Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’tan Fatih Camii Hutbesi…
Kovid-19 tedbirleri kapsamında namazların cemaatle kılınmasına ara verilen camiler, Cuma namazı ile birlikte cemaatle namaza yeniden açıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş İstanbul Fatih Camiinde hutbe irad etti.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın irad ettiği Cuma Hutbesi Diyanet TV’den canlı olarak ekranlara geldi.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Cuma namazı öncesi, camilerde cemaatle namaza yeniden başlamanın sevincine ve İstanbul’un fethine değindiği Cuma Hutbesini irad etti.
Başkan Erbaş, hutbesinde şu ifadelere yer verdi;
Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
Cumanız mübarek olsun. Bu icabet vaktinde, gönlünüz, hâneniz, ömrünüz ve rızkınız cumanın bereketiyle dolsun. Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı günde, bizleri saf saf huzuruna kabul eden, cemaat olma coşkusunu yeniden yaşatan Rabbimize sonsuz hamd-ü senalar olsun. “Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.”
Aziz Kardeşlerim!
Rabbimizin, “O, onlara iyiliği emreder ve kötülükten meneder; yine onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar” ayetinde belirttiği gibi ümmetine temizliği ve tezkiyeyi emreden Hazreti Muhammed Mustafa Efendimize salât ve selâm olsun.
Kardeşlerim!
Cuma günü müminlerin bayramıdır ve bu bayram Asr-ı Saadetten bugüne en güzel hâliyle camilerde, cemaatle kutlanır. Yeryüzünde Allah’ın mescitlerindeki huzur ve güveni başka hangi mekân sağlayabilir? Tevhitle çarpan yürekler vahdetle secdeye varırken, bu kardeşliğin sevinci başka nerede yaşanabilir? Umut ve inanç, teselli ve teslimiyet, muhabbet ve samimiyet başka hangi ortamda böylesine güçlenebilir? Camiden ilim ve irfan, bilgi ve hikmet alınır; edeb ve ihsan yayılır. Ezan-ı şerifler yediden yetmişe müminleri birlik ve beraberliğe çağırır. Şükürler olsun bu çağrıya uyduk. Özlemle, hasretle bugünü bekliyorduk, şimdi vuslat zamanı. Hislerimizi anlatmaya kelimeler kâfi değil! Vakit, Rabbimize kulluğumuzu, şükrümüzü, duamızı ve niyazımızı arz etme vaktidir.
Şükürler olsun camilerimize yeniden kavuştuk. Şükürler olsun birlikte rükû, birlikte secde, birlikte dua ederek kulluğumuzu Rabbimize arz edeceğiz, inşallah. İki buçuk aydır mihraplarımız, minberlerimiz bizden, biz de onlardan ayrı kaldık, el firak, el firak iniltileriyle bu ayrılığın ıstırabıyla bir an önce bitmesini bekledik. Şimdi ise âşığın maşukuyla vuslatının mutluluğu ile hamd ediyoruz.
Hamdolsun alemlerin Rabbine diyoruz. Sonra ellerimizi ve gönüllerimizi Rabbimize açarak diyoruz ki: Ya Rab! Bizleri bir daha camilerimizden mahrum eyleme. Kıymetini bilemedik camilerimizin. Yeterince devam edemedik cemaatle namazlara. Şimdi Sana söz veriyoruz. Çocuklarımızla, gençlerimizle daha çok şenlendireceğiz camilerimizi ve daha çok neş’e ve huzur bulacağız camilerimizle. Ashab-ı Suffe ruhuyla mektep ve medrese yapacağız camilerimizi. “Kıyamet günü hiç bir gölgenin bulunmadığı anda Allah’ın arşının gölgesi altında gölgelenecek, kalbi camilere bağlı adam olmak için çalışacağız var gücümüzle. Ve dillerimizden düşürmeyeceğiz İslam şairinin şu duasını:
“Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli.
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli.
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.”
Kardeşlerim!
Aziz İstanbul’un kapıları 29 Mayıs 1453 günü muazzam bir fetihle İslam’a ve şanlı medeniyetimize açılmıştı. Sevgili Peygamberimizin, “Konstantiniyye muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir” iltifat ve övgüsüne mazhar olan ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz. O ecdada layık olmayı ve o komutan gibi gençler yetiştirmeyi Yüce Rabbimden bizlere nasip eylemesini diliyoruz.
Kardeşlerim!
Fetihten günümüze kadar kubbeleriyle, minareleriyle, ezanlarıyla camilerimiz İstanbul’umuzun süsü olmuştur. Boğazı, hisarları, tepeleri, çarşıları nasıl bedeni olduysa İstanbul’un, camileri de ruhu olmuştur. Ruhsuz bedenin yaşaması nasıl mümkün değilse, camisiz İstanbul da aynıdır bizim için. İşte 567 yıl sonra bugün, İstanbul’un fethini kutlarken salgın hastalık sebebiyle 2,5 aydır ara verdiğimiz cemaatle namaz ve Cuma namazları için camilerimizin kapıları aziz milletimize ve değerli cemaatimize yeniden açılıyor, elhamdülillah. Nasıl ki uykudayken ruh bedeni terk ediyor ve bir müddet uzaklaşıyor, sonra dönüyor ve beden uyanıyorsa, İstanbul da bugün iki buçuk ay içinde ibadetten uzak kalarak mahzun kaldığı ruhuna kavuşuyor ve yeniden uyanıyor. Bu büyük nimetin kıymetini bilelim. Rabbimizin “Şükrederseniz artırırım; nankörlük ederseniz azabım şiddetli olur” ikazını unutmayalım, aziz kardeşlerim. Camimize, cemaatle namaza devam ederek bu şükrümüzü gösterelim. Yüce Allah’ın “Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et” ikazını hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. Salgınla ilgili tedbirlere hassasiyetle uyalım.
Kardeşlerim!
Şimdi inşallah Cuma namazının farzını kılacağız. Kısa bir dua yapıp, ardından birbirimizle musafaha etmeden, fizikî mesafeye dikkat ederek ve görevlilerimizin yönlendirmelerine uyarak buradan ayrılacağız. Farzdan sonraki rekâtları evlerimizde kılacağız İnşallah. Cenâb-ı Hak ibadetlerimizi kabul buyursun, bizleri ve bütün insanlığı bu salgın hastalıktan en kısa zamanda kurtarsın. Hutbemi Peygamber Efendimizin şu duasıyla bitiriyorum: “Allah’ım! Seni zikretmek, Sana şükretmek ve Sana güzelce ibadet etmek için bana yardım eyle!”