Kolombiyalı Cordoba, ihtida öyküsünü Diyanet TV’ye anlattı…
Diyanet TV’nin ilgiyle izlenen programlarından ‘İhtida Öyküleri’ nin 6 Temmuz Pazartesi günü ekranlara gelen bölümünde Kolombiyalı Sılvıa Alaguna Cordoba’nın ihtida öyküsü ele alındı. Üç çocuk annesi ve felsefe bölümü mezunu olan Cordoba, nasıl Müslüman olduğunu, Diyanet TV’ye anlattı.
Diyanet TV, İslam’ı sonradan kabul edenlerin ihtida süreçlerini konu alan “İhtida Öyküleri” adlı belgeseli izleyiciyle buluşturuyor. “İhtida Öyküleri” adlı programda, sonradan İslamiyet’i kabul eden insanların hayatları ve nasıl Müslüman oldukları anlatılıyor.
Sabra ve Şatilla katliamlarının ve Müslümanlara yapılan eziyetlerin uyandırdığı yankı, İslamiyet’i araştırmama vesile oldu
1982 yılında Sabra ve Şatilla mülteci kampını basan İsrail ordusu destekli Siyonistler; çocuk, kadın ve yaşlı demeden binlerce Müslüman’ı vahşice katletmişti. 16 Eylül 1982 yılında gerçekleşen katliamlar ve katliamların dünyada uyandırdığı yankı, Cordoba’nın İslam’ı araştırmasına vesile olmuş. O dönemlerde bir üniversite öğrencisi olduğunu ifade eden Cordoba, katliamın yaşandığı sene İslam’a olan yaklaşımındaki değişimi şu sözlerle ifade ediyor:
Üniversiteye girdiğimde ateisttim. Ben ateist, sol görüşlü ve marksist düşüncenin takipçisiydim. Üniversitede her bilgiye erişim vardır, bilirsiniz. Felsefe okuduğum için felsefenin fikirlerini sürekli araştırıyordum. Sürekli okuyup kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Daha sonra İslamla tanıştım. O zaman İslam hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Öğrenmeye başlayacaktım. O dönem Sabra ve Şatilla katliamını hiç unutmam. Kolombiya'da çokça konuşuldu. Üniversitede okuduğum için haberleri çabuk duyuyordum. Benim için çok acı verici bir olaydı. O zamanlar İslam hakkında bildiğim tek şey bu olaydı. Müslümanları katletmişlerdi. Müslümanları araştırmaya başladım. ‘Neye inanırlar?’ ‘Nasıl ibadet ederler?’ gibi genel merakımı gidermeye çalışmak için İslam dinini araştırmaya başladığım zamanlardı. Üniversite olaylar yüzünden bir yıllığına kapatıldı. Benim çalışmam gerekti. Sonra okul devam etti ve büyümüştüm. Hayatıma yön vermem gerekiyordu.
Kolombiya'da Müslüman olmak kolay değildi; sabah namazına kalkanlar tespit edilirdi. Müslümanlar tehlike altındaydı.
Bir gün hoca Ahmad, kelimeişehadet getirmeme vesile oldu. Sonunda Müslüman oldum. Çocuklar yedi yaşına geldiğinde onları kelimeişehadet getirmesi için din görevlisine götürdüm. O zamanlar Kolombiya'da Müslüman olmak kolay değildi. Namaz kılmak için erken kalkanlar, sokaklarda tehlike altındaydı. Buna rağmen birçok hanım kardeşimizi sürekli görüyordum camide, abdest alıp namazlarını kılıyorlardı.
Müslüman olmadan önce çok ama çok araştırdım. Hızlı bir kararla Müslüman olduğumu söyleyemem. Titizlikle davrandım, titizlikle araştırdım. Şimdi bu kadar zaman sonra verdiğim karardan vazgeçmedim. Müslüman kimliğimle yaşıyorum. Aradan yirmi yıl geçti. Çocuklarımla tüm zorlukları dayandık. Şimdi çok şükür Müslümanız. Çok mutluyuz.
Kolombiya yozlaşmıştı; çocuklarımı yozlaşmış bir toplumdan korumak için camiye götürdüm.
Cuma günleri camiye gitmeye başladım. Her cuma camiye gitmeye devam ettim. Sonra çocuklarım doğdu. Üç çocuğumu da camiye götürmeye başladım. Müslüman değildim ama İslam'a ilgim çok fazlaydı. Hadisleri, sünneti okumaya ve öğrenmeye başladım. Bazı şeyleri biliyordum. Bunlar çok önemli bir süreçti. Bu süreç çok yavaş oldu ben de. Çocuklarımı yozlaşmış bir toplumdan korumak için camiye götürdüm. Kolombiya, dinin artık uygulanmadığı yozlaşmanın çoğaldığı dürüstlük gibi erdemlerin değerini yitirdiği bir yer olmuştu. Kötü madde kullanımı yaygınlaşmış. Kötü madde ticaretinden dolayı bazı insanlar hızlı zenginleştiği için dini değerler yok olmuştu. Gençler, Pablo Escobar'ı kahraman olarak görüyorlardı. Çok parası vardı. Bu yüzden para dinin yerini alan bir değer oldu. Kolombiya'da ne kadar fazla paran varsa o kadar kıymetin vardı. Ben çocuklarım için bunu istemiyordum. Bu yüzden çocuklarımı camiye götürdüm. Oradakiler çocuklarıma dua etmeyi, namaz kılmayı öğretti. Fatiha suresini ezberlemeyi öğretti. Henüz Müslüman değildik ama sürekli camiye gidiyorduk. Cuma ve cumartesi camide dersler veriliyordu. Bu derslere katılırdık. Çocuklarımı da yanımda götürürdüm. İslam dinini öğrendikçe daha çok öğrenmek istiyordum. Uzun bir süre camiye gidip tüm derslere katıldım. Zaman ilerledikçe yeni arkadaşlıklar kurdum. Müslümanları çok daha yakından tanıma fırsatım oluştu. Onların sıcakkanlılığı ve samimi insanlar olması Müslüman toplulukta kendimi çok daha mutlu ve huzurlu hissetmemi sağladı. İslami bilgim daha da gelişiyor. Müslümanlarla olan arkadaşlığım daha da ilerliyordu. Aslına bakarsanız o dönem, yavaş yavaş Müslüman olmaya başladığım bir süreçti.
‘İhtida Öyküleri’ her pazartesi saat 21.00’de Diyanet TV’de…