Camiler ve Din Görevlileri Haftası, “Cami, Din Görevlileri ve Vefa” temasıyla başladı

1 Ekim 2021 Cuma
Camiler ve Din Görevlileri Haftası, “Cami, Din Görevlileri ve Vefa” temasıyla başladı

Camiler ve Din Görevlileri Haftası, “Cami, Din Görevlileri ve Vefa” temasıyla başladı

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “Başkanlığımızın her zaman birinci derecede önceliği, insanımızı, dinimiz İslam’ın tevhit, vahdet, güven, samimiyet, adalet ve güzel ahlak gibi değerleriyle buluşturmak olmuştur. En zor şartlarda bile İslam akaidine muhalif hiçbir görüşe ve anlayışa prim vermemiştir” dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen 2021 Yılı ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’ Edirne Selimiye Camii avlusunda düzenlenen açılış programıyla başladı.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünün her yıl 1-7 Ekim tarihlerinde belirli bir tema çerçevesinde düzenlediği haftanın açılış programında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, günümüze kadar din-i mübin-i İslam’a ve insanlığa hizmet yolunda gayret eden, mücadele veren hocalardan vefat edenleri rahmetle yad ederek, hayatta olanlara sağlık, sıhhat ve afiyet içerisinde daha nice hizmetler yapabilmeleri niyazında bulunarak sözlerine başladı.

Başkan Erbaş, ‘Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda  her yıl bir temayı ele aldıklarını ifade ederek, “Bu seneki temamızı zor zamanlarda vefakâr çalışmalarıyla toplumumuzun takdirini kazanan din görevlilerimize ithâfen “Cami, Din Görevlileri ve Vefa” olarak belirledik.” dedi.  

Başkan Erbaş, hafta nedeniyle gerçekleştirilecek programlarda vefa konusunda bir farkındalık oluşturmaya çalışacaklarını söyledi. 

“Başkanlığımız, İslam akaidine muhalif hiçbir anlayışa prim vermemiştir”

Diyanet İşleri Başkanlığının millet ve medeniyet tarihimizin en köklü kurumlarından olduğunu dile getiren Başkan Erbaş,  “Anayasal olarak toplumu din konusunda aydınlatmakla görevlidir. Tarihi boyunca, dinimizin ilke ve emirlerini yerine getirme noktasında her türlü gayreti göstermiş, üzerine düşen tüm vazifeleri yerine getirmiştir.” diye konuştu.

Başkan Erbaş, Diyanet’in kurulduğu günden itibaren Kur’an ve Sünnetin referansında bilgi ve hizmet ürettiğinin altını çizerek, “Başkanlığımızın her zaman birinci derecede önceliği, insanımızı, dinimiz İslam’ın tevhit, vahdet, güven, samimiyet, hukuk, adalet ve güzel ahlak gibi değerleriyle buluşturmak olmuştur. En zor şartlarda bile İslam akaidine muhalif hiçbir görüşe ve anlayışa prim vermemiştir. Bunlardan her zaman uzak durmuştur. Başkanlığımız, milletimizin, nesillerimizin, inancı ve değerleriyle irtibatını güçlendirmek için minber, kürsü, televizyon ve diğer yayın araçları vasıtasıyla, sahih bilgiler ışığında milletimize rehberlik etmiş; ibadetten eğitime, aileden sosyal hayata kadar pek çok alanda nitelikli hizmetler üretmiştir.” ifadelerini kullandı.

“Bu güzide kurum, zor zamanlarda da daima milletimizin hizmetinde bulunmuştur”

Diyanet İşleri Başkanlığının, bir taraftan milletimizin birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma duygularını güçlendirmek için azami gayret gösterirken diğer taraftan da fitne ve tefrika odaklarıyla yılmadan mücadele ettiğini dile getiren Başkan Erbaş, şöyle devam etti:  

“Özellikle yakın geçmişte yaşadığımız 15 Temmuz ihanetine karşı milletimizin direnişine büyük katkı sunmuş ve akabinde inanç ve medeniyet değerlerimizi istismar eden FETÖ, DEAŞ, PKK gibi örgütlere, sapkın anlayışlara ve zararlı alışkanlara karşı milletimizi ve bilhassa gençlerimizi bilinçlendirmek için adeta bir seferberlik ruhuyla çalışmalar yapmıştır. Aynı şekilde bu güzide kurum ve onun çok değerli mensupları, yangın, sel, deprem ve salgın hastalık gibi doğal felaketlerin meydana geldiği zor zamanlarda da daima milletimizin yanında yer almış, hizmetler sunmuştur. Böylece, milli ve manevi değerlerimizin muhafazası konusunda ilkeli, tutarlı ve tavizsiz duruşuyla her zaman milletimizin güvenini kazanmış, teveccühüne mazhar olmuştur. Nitekim bunun açık bir tezahürü olarak gerek yurt içinde gerekse yurt dışındaki hizmetlerimize yönelik aziz milletimizin maddi ve manevi desteğinin her geçen gün daha da attığını müşahede etmekteyiz.”

“Ülkemizde din üzerinden kavgaların yaşanmamasında teşkilatımızın önemi büyüktür”

Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının, devlet, millet ve tüm İslam âlemi için kıymetli bir imkan olduğuna vurgu yaparak, “Bugün birçok ülkede, özellikle de İslam coğrafyasında din üzerinden yaşanan kavga ve kargaşanın ülkemizde yaşanmamasında, teşkilatımızın varlığı ve mensuplarının, hocalarımızın azimli, kararlı ve bilinçli bir şekilde yaptığı çalışmaların etkisi ve önemi büyüktür.” şeklinde konuştu.

“İtibar suikastları milletimize yapacağımız hizmetlerden bizleri alıkoyamayacaktır”

Diyanet Teşkilatının bu hayati önemine rağmen medya ve sosyal medyada Başkanlıkla ilgili asılsız, iftira dolu, art niyetli haberler ve paylaşımların yapıldığını belirten Başkan Erbaş, “Bu milletin değerlerine yabancı çevrelerce üretilen yanlış bilgi ve mesnetsiz yorumlar üzerinden bir algı yönetimi ve itibar suikastı yapılmaya çalışıldığını da görüyoruz. Bilinmelidir ki bu gibi durumlar, milletimizin geleceğine yönelik yapacağımız hizmetlerden bizleri alıkoyamayacaktır. Çünkü biz hizmetlerimizi imanî bir mükellefiyetle yapıyoruz. Anayasal bir görev olarak yapıyoruz. İnsanî bir sorumluluk duygusuyla yapıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu 

“Teşkilatımızın mesnetsiz ithamlarla yıpratılmaya çalışılması asla kabul edilebilir bir tutum değildir”

Başkan Erbaş, yapıcı, yararlı ve ufuk açıcı eleştirileri kimden gelirse gelsin her zaman önemsediklerini ve dikkate aldıklarını hatırlatarak, “Ancak, milletimizin dinî ve sosyal hayatına, insanlığın huzur ve geleceğine hizmet eden teşkilatımızın mesnetsiz ithamlarla yıpratılmaya çalışılması, asla kabul edilebilir bir tutum değildir.” diye konuştu.   

Din hakkında konuşup yazan herkese önemli sorumluluklar düştüğüne işaret eden Başkan Erbaş, “Dinî değerlerin ve dine ait hükümlerin tahlile ve teyide muhtaç bilgilerle gelişigüzel tartışmalara konu edilmesi, hiç kimseye fayda sağlamayacaktır. Bilakis, bu hususta sorumsuzca ve fütursuzca yapılan açıklamalar, nesillerimizin bilincinde onulmaz yaralara ve telafisi mümkün olmayan toplumsal sorunlara yol açacaktır.” ifadelerini kullandı.

Başkan Erbaş,  dini argüman ve söylemlerle kendisini hakikatin merkezinde gibi gösteren fakat usul, esas ve hakikatten yoksun bir şekilde kaynağı belirsiz bilgiler paylaşarak zihinleri bulandıran tavırların Müslüman bilinci ve ciddiyetiyle asla bağdaşmadığını vurguladı.

“Hakikate karşı vefasızlık, hastalıklı bir kalbin ve aklın sonucudur”

Din hakkında konuşan, yazan herkesin hakka ve hakikate karşı sorumluluğu olduğunu ifade eden Başkan Erbaş,  “Yazılı, görsel ve sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna hitap eden herkes, hakikate, sahih bilgiye bağlı kalmak zorundadır. Söz söyleyen herkesin hakka ve hakikate karşı sorumluluğu vardır. Hakikate karşı vefasızlık, hastalıklı bir kalbin ve aklın sonucudur. Nefsine, ihtiraslarına, ön yargılarına teslim olarak hakka, hakkaniyete karşı vefasızlık yapmak, kişinin, vicdanına, kalbine, çevresine, toplumuna ve insanlığa karşı en büyük kötülüktür.” şeklinde konuştu.

“Camiler, hayatın ve medeniyetin merkezi olmuşlardır”

İslam nizamın merkezinde medeniyetimizin beşiği olan caminin yer aldığını ifade eden Başkan Erbaş, “Hiç şüphesiz başta Kâbe olmak üzere onun birer şubesi konumunda olan cami ve mescitler, hem İslam toplumlarının kimliği, hem de İslamî düşüncenin, hayatın ve medeniyetin merkezi olmuşlardır. Camiler, aynı zamanda edep, ahlak, ilim ve irfanın aşılandığı birer yaygın eğitim merkezleridir. Sevgi, saygı ve kardeşlik ekseninde ibadetin yapıldığı muhabbet membalarıdır. Hüzünlerin ve sevinçlerin paylaşıldığı; toplumsal dayanışma, yardımlaşma, kaynaşma ve huzurun yaşandığı sekînet limanlarıdır. Büyükle küçüğün, yönetenle yönetilenin, zenginle fakirin, köylüyle şehirlinin aynı safta buluştuğu vahdet mekânlarıdır.” diye konuştu.

Başkan Erbaş, İslam’ın evrensel değerlerinin hayatın farklı kademelerine hep camiden yayıldığının altını çizerek, “Müminlerin yaratıcıyla, kendileriyle, çevreyle ve toplumla ilişkileri, caminin temsil ettiği değerlerle istikamet bulmuştur. Nitekim tevhit ve iyilik mücadelesinin merkezine Mescid-i Nebi’yi koyan Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s), İslam’ın hayat veren bütün değer ve ilkelerini buradan insanlığa ulaştırmıştır. İşte bu değerlerden biri de haftamızın teması olarak belirlediğimiz “vefa”dır.” değerlendirmesinde bulundu.

“Vefa, eylem ve uygulama ile ortaya konması gereken erdemli bir tutumu ifade etmektedir”

İslam ahlakının temel esaslarından biri olan vefanın her şeyden evvel müminin Rabbi ile yaptığı ahde bağlılığın ifadesi olduğuna vurgu yapan Başkan Erbaş, şunları söyledi:

“Vefa, yaratanını tanımak, O’nun verdiği nimetlerin kıymetini bilmek, şükretmek ve kulluk görevlerini yapmaktır. Kur’an-ı Kerim’deki temel ahlaki kavramlardan olan “vefa”, söz ve söylemden ziyade eylem ve uygulama ile ortaya konması gereken erdemli bir tutumu ifade etmektedir. Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de, kendisine kulluktan anne babaya saygıya, sözünde durmaktan nimetin kadrini bilmeye, antlaşmalara riayetten yetim malını koruyup gözetmeye kadar birçok konuda vefa hatırlatması yapmaktadır. Tevhit yolundaki mücadelelerini anlattığı ve bizlere örnek gösterdiği tüm nebilerin en belirgin vasıflarından birinin vefa olduğunu bildirmektedir.”

Başkan Erbaş, Kur’an-ı Kerim’de Allah’a verdikleri ahde sadık kalanlara büyük mükâfatlar vaad edildiğini, ahdini yerine getirmeyenlerin ise bozguncu olarak nitelendirildiklerini ve ahirette hiçbir nasip alamayacaklarının haber verildiğini hatırlattı.

İlgi ve algıların günbegün değiştiği günümüzde manevî değerler ötelenerek maddî hazlar ön plana çıkarıldığını dile getiren Başkan Erbaş, “Kişisel arzu ve istekleri hayatın odağına yerleştiren bu tür yaklaşımlar, vefaya dair samimiyet, sadakat, sözünde durma, güven, fedakârlık, yardımlaşma ve dayanışma gibi kavramların içinin boşaltılmasına zemin hazırlamaktadır.” şeklinde konuştu.

“Nesillerimizi caminin taşıdığı değerlerle buluşturmak için yoğun çalışmalar içerisindeyiz

Mabede vefanın bir gereği olarak Diyanet’in, irşat ve rehberlik hizmetlerini cami merkezli sürdürmeye devam edeceğini belirten Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

“Camilerimizin günümüz insanının ihtiyaçlarına cevap verebilecek fonksiyona sahip olması için büyük bir gayret sarf etmekteyiz. Bizler, 7’den 70’e bütün Müslümanların camilerimizde rahat ve huzur içerisinde ibadetlerini yapabilmelerini, sosyal ve kültürel faaliyetlerini buralarda rahatlıkla gerçekleştirebilmelerini arzu ediyoruz. Bu isteğimizin tam anlamıyla yerine gelmesi için çocukluk çağından itibaren herkesin cami ile irtibatını ve bu irtibatın devamını sağlamak, nesillerimizi caminin taşıdığı değerlerle buluşturmak için yoğun çalışmalar yapıyoruz. Cami müştemilatında yapılan gençlik merkezlerini, 4-6 yaş Kur’an kurslarını, sosyal aktivite alanlarını ve bu çerçevede ifa edilen Kur’an-ı Kerim, Hadis, Fıkıh, Tefsir, İlmihal vb. alanlardaki cami derslerini bu kapsamda değerlendirebiliriz.”

“İslam’ın değerleri, ancak onu temsil edenlerinin yaşantısında tebarüz ettiğinde teveccüh bulur”

Başkan Erbaş, fiziksel ve işlevsel olarak camilerin daha iyi bir noktaya getirilmesi için gereken çalışmaları hassasiyetle sürdürdüklerini ifade ederek, “Bu noktada din görevlilerimize çok önemli görevler düştüğünü ifade etmeliyim. Zira İslam’ın değerleri, ancak onu temsil edenlerinin yaşantısında tebarüz ettiğinde teveccüh bulur. Din hizmeti, ancak din görevlisinin şahsında ve rehberliğinde şekillenerek istenilen hedeflere ulaşır.”

“Din görevlisi, görev mahallinde herkesin hocasıdır”

Konuşmasında din görevlisinin özelliklerini anlatan Başkan Erbaş şunları söyledi:

“Din görevlisi, görev mahallinde -camiye gelen ya da gelmeyen- herkesin hocasıdır. Dolayısıyla o, hiç kimseye karşı ön yargılı davranamaz, söz ve davranışlarında kırıcı ve yıkıcı olamaz. Gördüğü yanlışları uygun bir metod ve yapıcı bir üslupla düzeltmeye çalışır. Din görevlisi, çevresindeki herkesle ünsiyet kuran ve kendisiyle de ünsiyet kurulabilen kimsedir. İnsanlarla ilişkilerinde dinin ve dini değerlerin izzetini korur. İtidali hiç bir zaman elden bırakmaz. Her zaman ve her yerde inancının kendisine kazandırdığı olgunluk ve vakarı muhafaza eder. Hocalarımız, kendisini itibarsızlaştıran ve din hizmetlerini aksatan üç büyük hatadan mutlaka uzak durmalıdır. Birincisi, söylem ve eylemlerinde tutarsızlık; ikincisi, temel dini ilimlerde yetersizlik; üçüncüsü ise toplumsal sorunlara karşı duyarsızlıktır.”

Başkan Erbaş, topluma din hizmeti sunan kimselerin medeniyetimizde “iyiliklerin hizmetkârları” anlamına gelen “hademe-i hayrat” olarak isimlendirildiğini hatırlatarak,  “Hademe-i hayrat olmaya gönül vererek ümmetin ve insanlığın geleceğine rehberliği gaye edinmek, her şeyden önce sağlam bir usul, sahih bir bilgi ve temiz bir üslup sahibi olmayı; çağın ihtiyaç ve beklentilerini hesaba katarak hizmet üretmeyi gerekli kılmaktadır.” ifadelerini kullandı.

“İslam’a ve milletimize hizmet etme görevinin üstünde daha ulvi bir görev yoktur”

Başkan Erbaş konuşmasını din görevlilerine yaptığı şu tavsiyelerle tamamladı:

“Sizler öyle önemli bir görevi ifa ediyorsunuz ki, bu hizmet sayesinde dünyanız ve ahiretiniz inşallah mamur olacaktır. Bilmeliyiz ki dinimiz İslam’a ve milletimize hizmet etme görevinin üstünde daha ulvi bir görev yoktur. Bu görev bizi canlı ve dinamik tutmalı ve hayatımıza anlam katmalıdır. Bu görev heyecansız olmaz. Mihrap, minber ve kürsü hizmetleri acziyet göstermeyi, ihmal etmeyi ve ötelemeyi kabul etmez. Sürekli yenilenmeyi, umudu diri tutmayı, fedakârlığı ve çalışmayı gerektirir.  Bu yüzden öncelikle görev yerlerimizdeki muhataplarımızın özelliklerini iyi tanımak durumundayız. Zira muhatap tanınmadan üretilen hizmetler, hiçbir zaman verimli, etkili ve yeterli olmayacaktır.

“Milletimizin ve insanlığın derdi ve sıkıntısı bizim derdimiz olmalıdır”

Milletimizin ve insanlığın derdi ve sıkıntısı bizim derdimiz olmalıdır. Çevremizde din ve dini değerlerden uzak kalan kimselere ulaşmak, onların hakikatle buluşmasına vesile olmak, bizim en temel görevimiz olmalıdır. Nebevi bir yöntem takip ederek toplumun tüm kesimleriyle iletişim içerisinde olmak, inancımıza, vazifemize ve milletimize vefamızın bir gereğidir. Bu sebeple samimi ve içten davranışlarımızla vefayı temsil etme önceliği, hademe-i hayrât olarak bizlere düşmektedir. Kendisine düşmanlık yapanlara bile vefada kusur etmeyen rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı ve onun hayatında sergilediği vefa örneklerini halkımızın gündemine taşımak mecburiyetindeyiz.

“Her bir hocamızın bu inanç ve heyecanla milletimize hizmet ettiğine inanıyorum”

Eğer görev yaptığımız yerde, yalnızlık ve çaresizlik gibi sebeplerle zararlı alışkanlıklara düçar olan bir kardeşimiz varsa bizim kalbimiz sızlamalı. Değerleriyle buluşamadığı için istismarcı yapılara kapılan bir kardeşimiz olursa vebali bizi kuşatmalı. Yaratıcısından, Peygamberimizden, medeniyetin habersiz bir kardeşimiz varsa, ahirette, fayda vermeyen bir pişmanlık bizi saracaktır. İşimiz vaktimizden daha çoktur. Alemlerin Rabbi olan Allah samimiyetle çalışan kullarını asla yalnız, yardımsız, çaresiz bırakmayacaktır. Ben her bir hocamızın bu inanç ve heyecanla milletimize hizmet ettiğine inanıyorum.

“Doğal afetlerde ve pandemide görevlilerimizin milletimize hizmette ön sıralarda yer alması, bizleri fevkalâde memnun etmiştir”

Bu bağlamda büyük bir şükran duygusuyla ifade etmek isterim ki; Son zamanlarda ülkemizde yaşanan doğal afetlerde ve pandemi sürecinde on binlerce görevlimizin milletimize hizmet noktasında ön saflarda yer alması, bizleri fevkalâde memnun etmiştir. İnancına ve milletine duyduğu vefanın bir gereği olarak üzerine düşen vazifeleri gece gündüz demeden ve bıkkınlık göstermeden yerine getiren bütün mesai arkadaşlarımı huzurlarınızda bir kez daha tebrik ediyorum. Allah hepinizden razı olsun.

Bu vesileyle, söz ve davranışlarıyla camilerimizde halkımızın dini hayatına rehberlik eden imam-hatiplerimizin, tekbir ve şehadet nidalarını ülkemiz semalarında yükselten müezzinlerimizin, Allah’ın kitabını severek öğreten ve sahih bilgilerle zihinleri aydınlatan Kur’an kursu öğreticilerimizin, Hakkın ve hakikatin sesini kürsülerden duyuran vaizlerimizin, her türlü hizmette personelimize rehberlik ve mihmandarlık yapan müftülerimizin, eğitim görevlilerimizin, hizmetlisinden yöneticisine her unvan ve kadrodaki kardeşlerimizin ve teşkilatımıza gönül vermiş bütün fedakâr mensuplarımızın “Camiler ve Din görevlileri Haftası”nı tebrik ediyorum. Haftamızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Hak’tan niyaz ediyor; hepinizi tekrar muhabbetle selamlıyorum.”

Programda Edirne Valisi Ekrem Canalp, Edirne Müftüsü Alettin Bozkurt ile Balkanlardan programa katılan müftüler adına Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Dr. Mustafa Hacı Aliş selamlama konuşması yaptı.

Programa, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Haçkalı, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Huriye Martı ile Dr. Burhan İşliyen, Başkanlığın üst düzey yöneticileri, Balkan Müftüleri, çok sayıda din görevlisi ve davetli de katıldı.

Başkan Erbaş, ayrıca program öncesi Edirne Valiliğini de ziyaret etti.