Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’tan Muharrem ayı ve Kerbela Mesajı

9 Eylül 2019 Pazartesi
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’tan Muharrem ayı ve Kerbela Mesajı
Bugün, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) diliyle “Allah’ın ayı” olan Muharrem’in 10. günü Âşûrâ’nın ve özellikle hicri 61 yılını kıyamete kadar hüzün yılı olarak zihin ve gönüllere kazıyan Kerbelâ’nın yıldönümüdür. Allah’a ve Rasulü’ne iman eden, yüreğinde ehl-i beyt sevgisi taşıyan bütün müminleri derinden yaralayan Kerbelâ; bölgesi, kültürü, mezhep ve meşrebi ne olursa olsun bütün Müslümanları tarifsiz acılara gark etmiş, Hz. Hüseyin’i müminlerin kalbine nakşederken, ona ve yakınlarına bu zulmü reva görenleri tarihe ve vicdanlara mahkûm etmiştir.
 
Bu yönüyle Kerbelâ;
Tevhidin ve vahdetin, ma’bûda itaatin ve mahlûka merhametin sembol ismi, şehadetiyle insanlığa hayat veren Hz. Hüseyin’in iyilik muradına yüreklerimizle ve irademizle karşılık verdiğimiz bir hazan mevsimidir.
 
Mazlumların sığınağı Hz. Hüseyin’in şahsında bayraklaşan hak, hukuk, adalet ve merhamet erdemine bağlılığımızın yürek yakan nişanesidir.
Yeryüzünde zulüm ve nefret yerine merhamet ve muhabbet, düşmanlık ve husumet yerine dostluk ve kardeşlik mücadelesinin destanıdır.
Rabbimize giden yolda şehadet, inananlar için asalet, zulme ve zalime karşı kâmet, hakkı batıldan üstün tutanlar için her daim bir istikamet muştusudur.
 
Hüseynî bir tecessüme ihtiyacımızın her geçen gün arttığı, insanlığın gönül havzasının Kerbelâya dönüştüğü, Yezîdî ateşin etrafımızı çepeçevre sardığı bir zaman diliminde, yüreklerimizi yangın yerine çeviren bu elîm hadise; esasında büyük bir şuur, feraset ve basiret için trajik bir vesikadır.
 
Bugün Kerbelâ’nın acısını kalbinin derinliklerinde yaşayan Müslümanlara düşen en hayati ve tarihi görev; Kerbelâ’yı doğru okumak, doğru anlamak ve doğru dersler çıkarmaktır. Bu açıdan Kerbelâ’nın bize öğrettiği en büyük mesaj birlik, beraberlik, vahdet ve kardeşliktir. Dolayısıyla Kerbelâ, ümmetin her bir ferdinin kalbini birleştirip tek bir kalbe ve tek bir vicdana dönüştürmelidir. Eğer bu mesajı hayata dönüştürmezsek İslam coğrafyasında, hüznün ve matemin en acılı hikâyeleri yaşanmaya devam edecektir. Nitekim bugün Halep’ten Yemen’e, birçok İslam diyarında her gün gördüğümüz manzara ve yaşanan acılar, tutulan matemler yüreklerimizi Kerbelâ’ya çevirmektedir.
 
Diğer taraftan Kerbelâ’yı anlamak, Hz. Hüseyin’i iyi tanımaktır. Zira onun yolu, Allah’ın elçisi Muhammed Mustafa’nın yoludur. Hz. Hüseyin’i sevmek ise onun şahsında somutlaşan erdemleri ve destanlaşan değerleri yaşama ve yaşatma gayreti içinde olmaktır. Bu ideal gerçekleştiğinde sadakat, vefa, samimiyet gibi ahlaki erdemleri insanlıkla buluşturan, adaleti yücelten, haksızlığa asla razı olmayan, her daim mazlumdan ve doğrudan yana tavır alan bir anlayış yeryüzüne hâkim olacaktır.
 
Bu duygu ve düşüncelerle, Hz. Hüseyin ve Kerbelâ şehitleri ile birlikte, Bedir’den Çanakkale’ye, İstiklal mücadelemizden 15 Temmuz’a, mukaddesat uğrunda, hak-hakikat yolunda en aziz varlığı olan canını feda eden bütün şehitlerimizi rahmet ve hürmetle yâd ediyor, asırlardan beri Hz. Peygamber ve ehl-i beyt muhabbetiyle kenetlenen aziz milletimizin barış, huzur, güven, karşılıklı sevgi ve saygı içerisinde yaşamaya devam etmesini Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.