Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonunda düzenlenen basın toplantısında, 2016 yılı ramazan ayı temasını kamuoyuyla paylaşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ramazan ayına dair bazı hatırlatmalarda da bulundu.
Ramazan mektebinin en önemli dersinin ‘İyilik’ olduğuna işaret eden Başkan Görmez, öte yandan dini tartışma konusu yaparak ramazanın manevi iklimine zarar verilmemesi gerektiği uyarısında da bulundu.
Bu sene ramazan ayı temasının, son yıllarda hayatın akışı içerisinde ihmal edilen insanın öne çıkarıldığını ve ‘Gelin Gönüller Yapalım, Bu Ramazan ve Her Zaman’ başlığının seçildiğini kaydeden Başkan Görmez, temaya geçmeden önce şu hatırlatmalarda bulundu;
Ramazan ayı, bütün yeryüzünü bir mabede dönüştürür. Bütün Müslümanları bir eğitime tabi tutar. Bir okul olur, bir mektep olur. Bize hür olmayı öğretir, irade hürriyeti noktasında bizi eğitime tabi tutar. Ramazan ayı, yeryüzünde 1,5 milyarı aşkın insanı aynı zamanda aynı vakitlerde aynı hareketleri yaptırarak imsakla bütün kötülüklere veda etmesini sağlayarak, oruçla iradelerini hür kılmayı öğreterek, iftarla müminlerin sevinçlerini birleştirerek, teravih ile Müslümanların Rahman’a secdede buluşturarak, zekatıyla, fitresiyle Müslümanların başka insanların farkında olmasını sağlayarak, Kadir Gecesiyle kadrini yükselterek, kadrini yücelterek ve nihayet bayramla bir sevinç atmosferinde hepsini birleştirerek tarih sahnesinde sürekli kılan muazzam bir organizasyondur aynı zamanda.
Bu sene ramazana bir sevinçle giriyoruz. Geçen hafta bütün İslam dünyasını İstanbul’da toplayarak yıllardır hasretini çektiğimiz bir kararı alarak bu kararı bütün Müslüman kardeşlerimizle paylaşmanın mutluluğunu, memnuniyetini yaşadık. 60 yıldır bütün İslam dünyası Ramazan’a giriş konusunda, bayramlarını birlikte kutlama konusunda bir ihtilaf içerisinde oldu. Pek çok toplantılar, ilmi toplantılar yapıldı yapıldı. Müslümanların 60 yıl böyle bir konuyu tartışmış olması, içinde bulunduğu hali anlatmak bakımından üzüntü verici olmuştur. 2013 yılında bir hazırlık toplantısı yaparak bu konuya sahip çıkacağımızı bütün İslam dünyasına bildirme imkanını Cenabı Hak lütfetti. Sonra astronomi alimlerinden ve fıkıh alimlerinden oluşan ortak bir ilim heyeti kuruldu. Üç sene üzerinde çalıştılar. Nihayet geçen hafta da bütün İslam dünyasının fıkıh akademilerini, Diyanet İşleri Başkanlıklarını İstanbul’a davet ederek üç günlük bir toplantı gerçekleşti. İlk defa ittifakla varılan bir karar oldu. Bu karara göre artık Müslümanlar dünyanın bir yerinde oruç tutmaya başlarken, bir yerinde bunu terk etmeyecekler. Bir yerinde bayram kutlanırken bir başka yerinde bayram yapmayacaklar. Astronomi ilminin verilerini yakıni bir bilgi kaynağı olarak kabul etmede bir ittifakın sağlanmış olması, önceden takvimlerin hazırlanarak Cenabı Hakk’ın aya, güneşe ve kainata yerleştirdiği hesaplara göre bundan böyle oruçlarımıza başlayacağımızı, bayramlarımızı birlikte kutlayacağımız konusunda bir ittifaka varılmış olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum.
Her sene Ramazan’da ve diğer bütün faaliyetlerimizde bir temayı öne çıkararak, bizi biz kılan, Ramazan’ı Ramazan kılan bütün değerleri bir tarafa bırakarak değil, sadece bir temayı toplumsal sorunlarımızı dikkate alarak öne çıkarmaya çalışıyoruz. Bu seneki temamız son derece önemli bir tema. Bu sene diyoruz ki, ‘Gelin Gönüller Yapalım Bu Ramazan ve Her Zaman’ Çokça ihmal ettiğimiz bir şey var kardeşlerim, hayatın akışı içerisinde insani ihmal ediyoruz, yanı başımızdaki kardeşimizin gönlünü kırıyoruz, gönüller yıkıyoruz, gönüller yapmıyoruz. Hâlbuki biz gönül yapmaya geldik. ‘Gönül yapmak’ kavramı herhalde başka bir dilde, başka bir medeniyette pek rastlayamayacağımız bir kavram. Zira gönlü ifade eden başka kelimeler de var, kalp, yürek, ama gönül başka bir şeydir. Gönül kalbin çok daha başka büyük bir boyutudur, sevgiyi, şefkati, merhameti ifade eden, dünyayı kuşatan, sevgisini ifade eden boyutudur gönül. Gönül Rabbimizin tahtıdır, Rabbimizin arşıdır gönül.
Millet olarak ve İslam alemi olarak tarihin zor bir sürecinden geçiyoruz. Tarihin bu zor sürecinde milletimizin birliği ve beraberliği, gönüller arasındaki merhamet köprüleri çok daha büyük önem arz ediyor. Onun için biz millet olarak gönüller arasında köprüler kurmaya devam etmeliyiz. Gönüllerimiz arasında birlik olmalı ve hep birlikte biz gönüller yapmalıyız.
Ülkemize sığınan 3 milyon civarında mülteci kardeşimiz var. Hassaten bizim tarihin bu zor sürecinde gönüllerimize, kalplerimize sığınan bu kardeşlerimizin gönüllerini yapmalıyız. Bu bizim hem insani görevimiz, hem İslami görevimiz. ‘Gelin bize sığınan kırık kalpleri onaralım’ diye çağrıda bulunmalıyız. Zira o kalplerin hepsi buruk ve kırık, o kalplerin yeniden inşa edilmeye ihtiyacı var. O kalplerin nice sahipleri denizlerde boğuldular, boğulmaya devam ediyorlar. O kalplerin nice sahipleri sığınacak bir yer bulamadılar. Başka dünyalarda, sınırlarda beklemeye devam ediyorlar. Nice çocuklar, nice yavrular denizlerde boğuluyor. Dolayısıyla böyle bir ramazan gününde eğer biz, bize sığınan bu kardeşlerimizi unutursak ramazanın bize kazandırmak istediği hasletleri yeterince gerçekleştirmiş olmayız. Önce gelin bize sığınan kırık kalpleri onaralım ve ülkemize sığınan bütün muhacirlere sahip çıkalım.
Yetimleri gözetelim. Gelin minik yüreklere merhem olalım. Nice yetimler var. Son savaşlarda bu coğrafyada 150 milyon yetimden söz ediliyor ve bütün bu çocukların himayeye ihtiyacı var. Bu yüreklerin sarılmaya ihtiyacı var. Annesiz, babasız kırılmış bu kalplerin, bu minik yüreklerin yeniden inşa edilmeye ihtiyacı var.
Her şeyden önce bir mümin olarak Rabbimize kul olmaktan sonra en önemli vazifemiz, annemizin, babamızın daima gönlünü yapmaktır. Ona ‘öf’ bile diyemeyeceğimizi Allah Kuran’da emretmiştir. Annelerimizin, babalarımızın, bütün o yaşlılarımızın o koca yüreklerini yapmalıyız. Koca gönüllerini yapmalıyız.
Nice engelli kardeşlerimiz var, onlara yardımcı olmak için kendi gönüllerimizdeki engelleri ortadan kaldırmalıyız hep birlikte. Gelin bu ramazan gönüller yapalım. Gönül yapmak sadece bir evin önüne bir paket bırakmak değildir. Gönül yapmak bir yetimin eline 3 kuruş para koymak, fitresini vermek değildir. Hep birlikte kırık kalpleri saralım ve gönüller yapalım, gönül kazanalım. Gönül kırarak ramazanımızı heba etmeyelim. Gönül kırarak oruçlarımızı bozmayalım. Gönüller yaparak oruçlarımızı arttıralım, gönüller inşa ederek Ramazan’ımızı ihya edelim. Gönül yapmanın ibadetlerin gayesi olduğunu bir kez daha hatırlayalım.
Ramazan ayı bizi değiştirmeye gelir. Hepimiz bu dünyaya geçici bir süreliğine misafir olarak geldik ve Allah her birimize ‘ömür’ dediğimiz bir sermaye vermiştir. Hepimiz bu ömür sermayesini tüketmeye geliyoruz ve hepimiz bu dünyaya imtihan olmaya geliyoruz. Çünkü iman ediyoruz ki ebedi bir hayat var, sonsuz bir hayat var. O sonsuz hayatı kazanmanın yeridir dünya ve biz bu dünyayı, bu dünya hayatını çok iyi değerlendirmek için gönderilmişiz. Ancak, dünyanın, hayatın akışı içerisinde bazen kendimizi ihmal ediyoruz, kalbimizi ihmal ediyoruz, kardeşimizi, dostumuzu ihmal ediyoruz. Dünya hayatını bir gayeye dönüştürüyoruz bazen. İşte Ramazan her sene bize dünya hayatının bu akışına teslim olmamayı öğretmeye geliyor. Bizi değiştirmeye geliyor. Bizim kalbimize, yüreğimize çöken kötülükleri ortadan kaldırmak için geliyor. Ancak biz ramazanı değiştirmeye kalkıyoruz.
Bütün ibadetlerimiz bizi değiştirmeye geliyor, ama biz ibadetlerimizi değiştirmeye kalkışıyoruz. Onun için her sene diyoruz ki, ‘ramazan bizi değiştirsin, biz ramazanı değiştirmeyelim’ Biz ramazanı kendi dünyamızda bir şatafata, bir eğlenceye dönüştürmeyelim. Ramazan, Kur'an ve sünnet tarafından bizi değiştirmek üzere nasıl programlanmışsa o programa tabi olarak kendimizi ramazanın o rahmet eline teslim etmeliyiz. Ramazan bizi değiştirmeli, biz ramazanı değiştirmemeliyiz. Ramazan elbette bir coşkudur aynı zamanda. Ama bu coşku bir eğlence, bir şatafat ve bir gösteriye asla dönüşmemeli.
İftar vakti ramazanda çok önemli bir vakittir. Namazda secde anı ne kadar değerli ve kıymetli ise, ramazanda iftar anı o kadar değerli ve kıymetlidir. Secdede yapılan dualar nasıl makbul ise, iftar vaktinde yaptığımız dualar öyle makbuldür Rabbimizin katında. Öyleyse iftar vaktini sevinçleri paylaştığımız bir ana dönüştürmeliyiz ve biz iftar sofralarımızı sadece birbirimizi ağırladığımız israf sofralarına dönüştürmemeliyiz. Zira iftar sofraları bizi her türlü israftan korumak üzere aynı zamanda gerçekleştireceğimiz bir ibadettir, bunun farkında olmayız.
Ramazan’da hanelerimizi ve gönüllerimizi orucu bizimle idrak edecek herkese açık tutmalıyız. Zenginler sadece zenginleri ağırlamasın, zenginler fakir kardeşlerini ağırlasın, fakirler zengin kardeşlerini sofralarında ağırlasınlar. Bizimle aynı değere sahip, Rabbimiz katında belki de bizden daha değerli, daha kıymetli nice kardeşlerimizi ihmal ediyoruz. İşte ramazanın ruhu budur. Ramazan bize bu ruhu kazandırmak için gelir. Yoksa zenginlerin yine zenginlerle sofralarda buluştuğu, fakirlerin de sadece fakirlerle bir araya geldiği bir ay değildir Ramazan.
Son yıllarda bütün şehirlerde iftar çadırları kuruluyor. Özellikle işinden çıkmış, iftar vaktinde evine ulaşamayan nice insanların oralarda sıcak bir çorba içmesini sağlamak ne kadar güzel bir adet, ne kadar güzel bir gelenek. Ancak bu asla bir reklam, bir tanıtım ve bir gösteriye dönüştürülmemeli. Özellikle yerel idarelerimiz, mahalli idarelerimiz bu konuda çok daha dikkatli olmalı. Yeni bir iyilik adabına, yeni bir hayır adabına, yeni bir infak adabına ihtiyaç var. Allah Kuran’da buyuruyor ki, ‘benim fakir kullarımın başına kakarak vereceğiniz sadakaları iptal etmeyin, boşa çıkarmayın. Benim fakir kuluma eziyet ederek, başa kakarak sakın sadakalarınızı, zekatlarınızı boşa çıkarmayın. Eziyet edeceksiniz vermeyin’ Daha doğru bir dil kullanmaya ihtiyaç var. Evladınızın sizin mirasınızda nasıl hakkı verse, fakirin de sizin paranızda hakkı vardır. Allah böyle buyuruyor. Onun için yeni bir dil geliştirmemiz lazım.
Diyanet Vakfımız son yıllarda evrensel bir iyilik hareketine dönüştü ve her sene milletimizin sahip olduğu bütün bu iyilikleri ve güzellikleri sadece ülkemizle sınırlı tutmayıp, dünyanın muhtelif en ücra köşelerinde umutlarını bize bağlamış olan kardeşlerimize de milletimizin iyilik elini, şefkat elini, merhamet elini taşımaya devam ediyorlar. Kurban Bayramı esnasında milletimizin verdikleri vekaletleri yerine getirmek üzere dünyanın her tarafına dağılıyorlar. Tamamen kardeşlerimiz gönüllülerden oluşuyor. Dünyanın muhtelif yerlerine milletimizin bu iyilik elini taşıyorlar. Bu Ramazan 88 ülkede ve 500 bölgede inşallah gönül sofraları kuracaklar, milletimizin iyilik ve hayır elini taşıyarak oralarda iftar sofralarında onlarla beraber olacaklar. Milletimizin selamını götürecekler, onların da dualarını getirecekler bizlere.
İyilik sınır tanımamalı, gönül yapmak belli bir sınır içerisinde yapılacak bir iyilik değildir. İyilik sınır tanımaz. Biz bütün dünyada bu gönülleri inşa etmeliyiz, yapmalıyız, daha muhtaç yerler var. Hala bir damla suya muhtaç olan kardeşlerimiz var. Bir kuyu kazılarak, koca yerleşim birimlerinin suyunu sadece bir kuyudan temin ettikleri yerler var. İnsanlık dünyadaki bu adaletsizlikleri ortadan kaldırmak için seferber olmalı. Bir lokmaya muhtaç nice insanlar dünyanın en uzak köşelerinde bir ramazan bizimle beraber oruç tutuyor, ama iftar sevincini de milletimizin selamıyla, buradan götürdükleri iyilik ve hayır eliyle, gönül elçileriyle bunu gerçekleştirdiği zaman, aynı zamanda bütün dünyaya ve bütün insanlığa bir iyilik dağıtılmış oluyor. İyilik halesi oluşmuş oluyor. Bu sene inşallah 88 ülkede 500 bölgede kardeşlerimiz dağılarak bu güzelliği gerçekleştirecekler, gönül sofralarında gönül yapacaklar, gönül imar edecekler.
Elbette yurt içinde de Diyanet Vakfımızın bütün şubeleri marifetiyle bütün illerimizde, bütün ilçelerimizde bu iyilikleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz. ‘Şimdi yaraları sarma zamanı’ kampanyamız hala devam ediyor. Vücutta açılmış bütün yaralar kapatılır, ama bir yara var ki onu kapatmak zordur, o da gönül yarasıdır. Biz aynı zamanda gönül yaralarını sarmakla mükellefiz hep birlikte.
Ramazan ayının ilk günlerinde böyle imsak vakitleri üzerinden, namaz vakitleri üzerinden birtakım aykırı düşünceleri, fikirleri taşıyarak ramazanın manevi iklimine gölge düşürmeyelim. Birtakım dini meseleleri tartışma konusu yaparak asla ramazanın manevi iklimine gölge düşürmeyelim. Bilakis hep birlikte gönül yapmak üzerinde duralım. Her gün her orucumuzla birlikte her kardeşimiz ne kadar çok insanın kırılmış kalbini onarırsa, ne kadar çok insanın kalbini gönlünü yaparsa, aynı zaman o kadar oruçlarını arttırmış olacak, ibadetini o kadar güçlendirmiş olacak.