Görmez 'Kurtuluş Şehitlerimizi Anma' Programına Katıldı

25 Aralık 2015 Cuma

 “Sur ilçesindeki çocuklar, bu milletin kurtuluş mücadelesini bilseydi, hendekler kazarak kendi ülkesine, milletine ihanet etmezdi…”

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluşunun 94. yılı münasebetiyle Gaziantep Valiliği ve Büyükşehir Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği 'Kurtuluş Şehitlerimizi Anma' programına katıldı.

Gaziantep Ulu Camiinde düzenlenen ve halkın yoğun ilgi gösterdiği programda aziz şehitlerin ruhu için Kur'ân'ı Kerim okundu, dualar edildi.

Meşhur hafızların Kur'an ziyafeti verdiği programa katılan Başkan Görmez, öncelikle Gazianteplilerin mevlit kandilini kutlayarak, “Öncelikle iki gün önce idrak ettiğimiz mevlit kandiliniz mübarek olsun. Allah nasıl ki 14 asır önce efendimizi gönderdi, yeryüzünde küfrün, zulmün, cehaletin ortadan kalkmasına; hakkın, hakikatin, adaletin, ahlakın, faziletin yeryüzüne yayılmasına vesile olduysa bugün de bütün alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin veladetinin, yeniden acılar içinde kıvranan İslam coğrafyasında vicdan, merhamet, şefkat, adalet, ahlak ve faziletin yayılmasına vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyorum” dedi.

Antep’te 94 yıl önce bir kurtuluş destanının yazıldığını ve bu destanın çocuklara anlatılması gerektiğini vurgulayan Başkan Görmez, şehitler için düzenlenen gecede şunları söyledi;

“94 yıl önce Afrika'nın yarısını sömürgeleştiren bir ülke Antep'te ne geziyordu?…”

İçinde bulunduğumuz, kendimize vatan kıldığımız bu güzel beldenin kurtuluşunun 94. yılını idrak ediyoruz. Bu vesileyle can veren bütün şühedaya Allah rahmet eylesin. Hafızlarımızın okuduğu ayeti kerimede ‘Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, onlar diridirler fakat siz bunu bilmezsiniz’ buyruluyor. Başka bir ayette ise ‘Onlar diridirler, rablerinin katında rızıklanıyorlar’ ifadesi yer alır. Bu gazi şehrin 94 yıl önceki savunmasını biz ilkokuldan itibaren bütün çocuklarımıza anlatmalıyız. Onlara üç şeyi anlatmalıyız. 94 yıl önce Afrika'nın yarısını sömürgeleştiren bir ülke Antep'te ne geziyordu? Çocuklara bunu sormalıyız. Cezayir'de bir buçuk milyon insanı katleden bir ülke Antep'te ne geziyordu? Fransa neresi Antep neresi? Ne arıyorlardı burada? Anadolu'nun o mübarek toprakları, bin yılı aşkın İslam’a bayraktarlık yapan bu topraklar kimler arasında nasıl ve niçin bölüşülmüş? Bunu sormalıyız, gençlerimiz bunları bilmeli.

“Sur ilçesindeki çocuklar kurtuluş mücadelesini bilseydi, hendekler kazarak kendi ülkesine, kendi milletine, kendi kendisine ihanet etmezdi…”

Bu şehirde 5 bin insanın şehrin imanını, izzetini, şerefini, haysiyetini, namusunu muhafaza etmek için can vererek şehit olduğunu çocuklarımıza anlatmalıyız. Şehit Kamil’i anlatmalıyız. On dört yaşındaki Mehmet Kamil’i on dört yaşındaki her çocuğumuz bilmeli. Kimdir Şehit Kamil? Neden on dört yaşındaki Şehit Kamil, Paris'ten gelen insanların süngüsünde katledildi. Adını sadece bir ilçeye vererek yetinmemeliyiz. Her çocuk Şehit Kamil’i bilmeli. Eğer bilseydi Diyarbakır'ın Sur ilçesindeki çocuklar, hendekler kazarak kendi ülkesine, kendi milletine, kendi kendisine ihanet etmezdi.  Eğer bilseydi Silvan’daki, Cizre’deki çocuklar,  bu toprakların nasıl İslamlaştığını, İslam’ın izzetini, şerefini, haysiyetini korumak için tarih boyunca nasıl bir birliktelik yaşandığını; eğer biz anlatabilseydik çocuklara, eli kalem tutacak gençler dağlara kaçırılıp kardeş katili yapılmazdı. Hepimizin taksiri var.

“Savaşların da bir ahlak ve hukuku vardır…”

Gençlerimize anlatmamız gereken bir şey daha var. Savaş tarih boyunca var olmuştur ama İslam’ı yeryüzüne rahmet olarak getiren Muhammed Mustafa (sav), savaşta dahi ahlakın ve hukukun nasıl olacağını dünyaya gösterdi. Müslümanlar tarih boyunca dünyaya savaşlarda ahlak ve hukuk nedir gösterdiler. Ancak biz bunu bugün Irak'ta, Şam'da, Suriye'de, Libya'da, Yemen’de kaybettik. Savaşta ahlakın ve hukukun ne olduğunu gösteren milletin çocukları, bu muhteşem meziyeti kaybettiler.

“Savaş ahlakı kaybedildiği için bugün, Efendimizin ümmeti olduğunu iddia edip flamalarına O’nun adını nakşedenler İslam adına yanlış işler yapıyorlar…”

Efendimiz İslam’ı tebliğ ederken, mecbur kalmadıkça, varlığını ortadan kaldırmaya teşebbüs etmedikleri müddetçe, yeryüzüne rahmet olarak gönderilen İslam’ı yok etme girişiminde bulunmadıkları sürece Resulü Ekrem onlara dokunmadı. Hep onlar başlattı. Ama buna karşı koyarken de Efendimiz ashabına her savaşta ‘Sakın çocuklara, kadınlara, ibadet çekilmiş rahip ve papazlara, masum insanlara dokunmayın. Mecbur kalmadıkça bir tek ağaca dokunmayın’ Efendimiz bırakın insanı bitkilerin hukukunu düşünüyordu savaş esnasında. Ama bugün yanı başımızda bir savaş yürütülüyor. O savaş ahlakı ve hukukunu kaybettiği için

Efendimizin ümmeti olduğunu iddia eden insanlar, flamalarına onun ismini nakşederek, bütün sınırları zorlayarak Allah ve Peygamber adına, İslam adına yanlış işler yapıyorlar. Keşke Antep'te can veren şehitler ayağa kalksa da yanı başımızdaki o örgütlere savaş ahlakını ve hukukunu anlatabilseler.

“Suriyeli kardeşlerimize sahip çıkmak, bize mümin olarak Allah'ın verdiği bir görevdir…”

İslam coğrafyasında her gün binlerce insan ölüyor. Cezayir işgal edildiğinde bir buçuk milyon insan öldü. Son otuz yılda milyonlarca insan öldü, yüzbinlerde insan sakat kaldı. Sadece Irak işgalinde bir buçuk milyon insan öldü, bir o kadarı sakat kaldı. Suriyeli kardeşlerimiz bugün aramızda. Bundan dolayı gazi şehrimizin her sakinini tebrik ediyorum. Bu konuda kalbinize ve aklınıza hiçbir olumsuzluk gelmesin. Bu imanımızın gereğidir. Misafir kabul ettiğimiz kardeşlerimize sahip çıkmak bize mümin olarak Allah'ın verdiği bir görevdir. Allah bir an önce bu kardeşlerimizi bu büyük azaptan kurtarsın.

“En büyük işgal, kalplerin, aklın, beyinlerin işgalidir…”

Özgürlük, hürriyet ne kadar önemli bir kavram. Müminler için ne kadar yüce bir kavram. Özgürlük olmadan iman olmaz. Esaretle Müslümanlar beraber olmaz. Müslüman önce özgür olacak. Özgürlük sadece toprağı kurtarmak, kurtuluş sadece vatanı kurtarmak değildir. Önce yüreğimizi, aklımızı özgürleştirmek gerekir.  Önce aklımızı, yüreğimizi, ruhumuz kurtarmalıyız.

En büyük işgal kalplerin, aklın, beyinlerin işgalidir. Akıllar ve kalpler işgal edildikten sonra toprak özgür olsa ne yazar. Vatanın hürriyetiyle birlikte yüreklerin, aklın, ruhun da özgür olması gerekir. Gençlerimiz yüreklerini kontrol edecekler. Zihnimiz ne tür işgaller yaşıyor bunun üstünde durmalıyız. Bugün gençlerimiz sanal dünyaya esir olmuş, hakikat dünyasından sanal dünyaya mahkum olmuş vaziyette. Özgürlüğü konuşacaksak bütün bunları konuşmalıyız. Önce aklımızı, zihnimizi her türlü işgalden kurtarmamız gerekir.

“Ahlaki ve vicdani hürriyetlerini kaybedenler, önce siyasi ve medeni hürriyetlerini sonra da cismani ve bedeni hürriyetlerini kaybederler…”

İslam alimleri hürriyeti üçe ayırır. Birincisi, cismani ve bedeni hürriyet… Bu özgürlüğe sahip olanlar ellerini, kollarını, gözlerini özgürce kullanır. İkinci hürriyet, siyasi ve medeni hürriyet…

Bu özgürlüğe sahip olanlar da seçer, seçilir, tercih hakkını kullanır. Üçüncü hürriyet ise, ahlaki ve vicdani hürriyet… Buna sahip olanlar yürekleri ve akılları özgür olanlardır. Bu özgürlüğü kaybedenler önce siyasi ve medeni hürriyetlerini sonrada cismani ve bedeni hürriyetlerini kaybederler.

“Fetih ile işgal arasındaki farkı bugün Afrika’da görebilirsiniz…”

Antep savaşı bir zaferdir aynı zamanda. Zaferin de bir ahlakı vardır. Zafer ve fetih bize geldiği zaman biz ancak hamd ederiz. Fetih ve işgal başka başka şeylerdir. Bizim medeniyetimizde işgal yoktur. Bizim fethettiğimiz yerlerde herkes dilinde, dininde özgürdü. Ama Afrika'nın yarısı Fransızca yarısı da İngilizce konuşuyor. Afrika’da konuşulan iki yüz dil yok oldu. Müslüman nüfus yüzde 70 iken şimdi yüzde 30 oldu. İşte işgalle fetih arasındaki fark budur.

“İslam’a giden yolu, bizatihi Müslümanların kendi çocuklarının elleriyle kapatıyorlar…”

Bugün gerçekten İslam dini, İslam dünyası hatta bütün insanlık çok zor bir süreçten geçiyor. Dinimizi, kitabımızı çok iyi anlamamız gerekiyor. Çocuklarımıza, gençlerimize İslam’ı doğru anlatmamız gerekiyor. Etrafımızda olup bitenlerin bir sebebi de İslam’a giden yolu kapatmaktır. Bunu bizatihi Müslümanların kendi çocuklarının elleriyle yapıyorlar. Biz öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, dinimizi doğru öğrenmeliyiz. Dinimizin dünyada kalplere korku salan bir  şey gibi gösterme çabalarını her gün etrafımızda görüyoruz.

Kur'an ziyafetinin ardından camiyi dolduran binlerce cemaat aziz şehitlerin ruhu için dua etti.