"Hayat Edebiyat"ta Tarık Buğra konuşuldu...
Diyanet TV'de ekranlara gelen "Hayat Edebiyat" programında Tarık Buğra'nın düşünce dünyası ele alındı. Tarık Buğra edebiyatı üzerine akademik çalışmaları olan Prof. Dr. Ebru Burcu Yılmaz'ın konuk olduğu programda, Tarık Buğra'nın yazı ve fikirleri konuşuldu.
Diyanet TV'nin edebiyat programı "Hayat Edebiyat"ta Sezai Karakoç’tan Mehmet Akif Ersoy’a kadar edebiyat dünyamızda önemli isimler ele alınıyor.
Tarık Buğra'nın sadece tarihi roman yazmadığını ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu:
"Tarık Buğra Külliyatı dediğimizde, tarihi roman yazarı olarak bilinse de hikaye, roman, piyes ve fıkraları kitaplaştı. Kitaplaşmaya da devam ediyor. Tefrika romanları var. 80'lerden sonra yayınlanan metinler doğrudan yayınlanmış. Ondan öncekiler gazetelerde tefrika olarak okuyucuyla buluşmuş. Bir de 'Dünya'nın En Pis Sokağı' var. Tercüman gazetesinde tefrika edildikten sonra kitaplaşan yazılardan bir tanesi. Bu tamamlanma süreci devam ediyor. Yazarın eşi, kıymetli Hatice Bilen Buğra'nın titiz dikkatli çalışmalarıyla, satır satır ve kelime kelime kontrol ederek bu sürecin devam etmesini sağlıyor."
Tarık Buğra'nın yazılarında insanın 'Eşref-i mahlukat' olduğunu vurguladığını ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:
"Tarık Buğra'nın eserlerine yoğunlaştığımız zaman, insanı yüceltme kaygısı. Dünya Edebiyatına da baktığımız zaman yazarların temel bir problemden hareket ederek yazdıklarını söylemek, abartılı olmaz. Aslında formlar değişiyor. Temelde bir mesele var. Tarık Buğra'da da böyle. Tarık Buğra'nın metinlerine bir bütün olarak baktığımız zaman tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse 'İnsan eşref-i mahlukattır.' temel çıkış noktası budur. 16 - 17 yaşlarından itibaren yazar olmayı kafasına koymuş. Bu uğurda maddi ve manevi bedeller ödemiş bir yazardan bahsediyoruz. 76 yıllık bir ömrün, 60 yılını tereddütsüz aktif edebiyatla geçiren bir yazar. Büyük bir inancın da tezahürü. Edebiyata olan; inancı, güveni, her şeyi edebiyatın parantezine alarak değerlendiriyor. Tarık Buğra, babasından tevarus eden insan sevgisi, annesinin kulağına okuduğu dualar ve Yunus Emre ilahilerinin ona hissettirdikleriyle yine insan sevgisine gelen noktadan bakacak olursak; insana inanıyor. Biz biliriz ki edebiyatta bilhassa naturalistler; insanın daha aşağı ve sefil yönlerini mevzu bahis ederler metinlerde. Tarık Buğra; insanın sefil yönleri de var. 'Bunu anlatmakla insana ne verebilirsiniz ki der?' çok da makul bir sorudur bu. Daha çok inşai tarafındadır edebiyatın. Yıkım değil de inşai tarafındadır. O yüzden ben, Tarık Buğra okurluğunu hem edebiyat ikliminde yapılan bir yolculuk hem de karakter inşasıyla ilgili çok önemli rol modellerin görülebileceği bir alan olarak görüyorum."
"Hayat Edebiyat" her Pazar saat 21.30’da Diyanet TV’de…