İl Müftüleri İstişare Toplantısı Sona Erdi

20 Ağustos 2015 Perşembe

İl Müftüleri Toplantısı sona erdi...

Ankara'da dört gün süren İl Müftüleri İstişare Toplantısı sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.

81 İl Müftüsünün ve Diyanet İşleri Başkanlığının üst yönetiminin katıldığı değerlendirme oturumunun ardından sonuç bildirgesi, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez tarafından kamuoyu ile paylaşıldı.

Sonuç bildirgesininin okunmasından önce son günlerde terör saldırıları sonucu hayatını kaybeden şehitler için Fatiha okuyan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, "Toplantımızın hazırlıklarının devam ettiği günlerde ve icrası sırasında menfur terör saldırılarında milletimizin huzur ve güvenliği için hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet; acılı ve kederli ailelerine sabır ve metanet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz. Milletimizin başı sağolsun. Yüce Rabbimiz milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez'in kamuoyuyla paylaştığı 20 maddelik sonuç bildirgesinde şu maddelere yer verildi;

Hizmet stratejileri yenilenerek Başkanlık çalışmalarına yeni bir dinamizm kazandırılması hedeflenmektedir...

Bilindiği gibi Başkanlığımızın yılda iki kez gerçekleştirdiği bu istişare toplantılarında yürütülen hizmet politikaları değerlendirildiği gibi genel dini gelişmelerin de müzakeresi yapılmaktadır. Böylece hem ülkemizdeki hem de bölge ve dünyadaki dini hayatı etkileyen gelişmeler ele alınmakta, Başkanlığın merkez taşra ilişkileri gözden geçirilmekte, hizmet stratejileri yenilenerek Başkanlık çalışmalarına yeni bir dinamizm kazandırılması hedeflenmektedir. Ayrıca dini gelişmeler hakkında Başkanlığımızın, görüşünü kamuoyu ile paylaşma imkânı sağlanmaktadır.

Paralel dini yapılanmalar  ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine ağır darbeler vurmaktadır…

İslâm dünyası derinlemesine yaşanan ve hissedilen ağır süreçlerden geçmektedir. Tarihte hiç görülmedik bir şekilde bugün, İslami referanslara atıf yapılarak bu coğrafyanın dini ve kültürel zemini tahrip edilmek istenmektedir. Bir yandan etnik tabiatlı gecikmiş ulusçu bir ideolojiye sarılarak talep ve beklentilerini şiddet yöntemleriyle gerçekleştirmeye çalışan bir terör yapılanması tarihi boyunca İslam’ın sadık mensupları olan kürt kökenli vatandaşlarımız başta olmak üzere ülkemiz insanına hayatı zehir ederken; dini gerekçelerle kendini tanımlayan başka bir oluşum da kendisiyle aynı dine müntesip kardeşlerine karşı hunharca yöntemler kullanarak ağır trajediler yaşatmaktadır. Öte yandan İslam’ın gelenekten modernliğe doğru gelişen sosyal gerçekliği içinde onun hem kazanımlarını hem de gelecek için taşıdığı imkânları kendi çıkarları için feda etmeyi ahlaki ve vicdani bir sorun olarak görmeyen paralel dini yapılanmalar da ümmet-i Muhammed’in birlik ve beraberliğine ağır darbeler vurmaktadır. Siyaset dilinin zaman zaman dini kavram ve klişelerle örülmesi, niyeti ne olursa olsun İslam’ın ve Müslümanların saygınlığını gölgelemeye yönelik çıkışlar geleceğimiz açısından ciddi tehditler içermektedir.

İslam bu toprakların, bu coğrafyanın ve insanlığın en yalın gerçeklerinden biridir… 

İslâm dünyasında meydana gelen kimi gelişmeler dikkatle takip edildiğinde Müslümanları ve onların canlarından aziz bildikleri dinlerini tarihten, coğrafyadan ve gündelik gerçeklikten uzaklaştırmaya yönelik girişimlerin artarak sürdürüldüğü gözlemlenmektedir.  İslam bu toprakların, bu coğrafyanın ve insanlığın en yalın gerçeklerinden biridir. Bu toprakları yurt edinmeye başladığımız günden bu yana millet olarak İslam’ın barış, adalet, kardeşlik ilkelerini yaşatmak için örnek bir medeniyet tesis ettik. Anadolu İslam yorumunda Ahmed-i Yesevi’den Yunus Emre’ye, Mevlana’dan Hacı Bektaş Veli’ye kadar pek çok gönül insanının hikmet ve bilgeliği belirleyici olmuştur. Bugün de bizler aynı hikmet ve bilgelikten esinlenen İslam yorumunu çağın insanına taşımak ve buluşturma çabası içerisinde olmalıyız.

İnsanlık için umut olan yüce dinimiz İslam’a yönelik kirli çabaları yürüten menhus bir mekanizma hep var ola gelmiştir…

Bugün İslam, Müslümanlar ve bizimle aynı yer küreyi paylaşan insanlar dünyanın pek çok yerinde haksız, eşitsiz ve acımasız bir saldırının muhatabıdır. Başta İslamofobi olmak üzere insanlık için umut olan ve birlikte yaşamanın bütün unsurlarını bünyesinde taşıyan yüce dinimiz İslam’a yönelik kirli çabaları yürüten menhus bir mekanizma hep var ola gelmiştir. Müslümanlar tarihleri boyunca gerek doğudan gerek batıdan gelen bu kabil kuşatmalara karşı ilim, irfan, hikmet ve basiretle tavır almışlardır. Bugün de yüz yüze kaldıkları derin krizleri aynı hikmetli duruşla aşacaklardır. 

İslam’ı ve Müslümanları rehin almaya yönelik jeo stratejik coğrafya temelli planlamalar bütün İslam dünyasında derin varoluşsal kaygılar üretmektedir…

Sömürge sonrası gelişmelerin ilgili coğrafyalardaki yıkımı buna eklenen başka siyasi, iktisadi ve askeri müdahalelerle sürme istidadındadır. İslam’ı ve Müslümanları gerek bedensel gerekse ruhen ve kalben rehin almaya yönelik jeo stratejik coğrafya temelli planlamalar bütün İslam dünyasında derin varoluşsal kaygılar üretmektedir. İslam dünyasının muhtelif bölgelerinde yakın tarihte ve halen yaşanan travmatik toplumsal tecrübeler tarihten tevarüs edilen acı deneyimler, dinî-sosyal dokunun zedelenmesine ve patolojik yapıların oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığı karmaşık ve çok katmanlı süreçlerin İslâm dünyasının birikim, imkân ve enerjisini bloke etmeye çalıştığı bu günlerde, İl Müftüleri İstişare Toplantısında ele aldığı konular üzerinde vardığı sonuçları kamuoyuyla paylaşmayı uygun bulmuştur;

Daiş gibi sözde Müslüman oluşumlar bugün İslâm ve Müslüman varlığını açıkça tehdit eder hale gelmişlerdir…

Başta Daiş olmak üzere, İslâm dünyasının çeşitli bölgelerinde gelenekle modernlik arasında sıkışmışlığın ezikliğini, kendine özgü yorum, şiddet ve algı yönetimleriyle kapatmaya çalışan sözde Müslüman oluşumlar bugün İslâm ve Müslüman varlığını açıkça tehdit eder hale gelmişlerdir. Bugün Müslüman dünya, İslâm’ın nezih geleneğini kendi siyasi yorumlarına acımasızca alet eden, Müslümanların mezhebi ve kültürel çeşitliliğini terk edilmesi gereken dinî bir kusur, bir bidat hatta bir suç olarak gören, asırlar içinde oluşmuş yüksek medeniyet değerlerimizi yok etmekten imtina etmeyen patolojik ve kriminal örgütlerle karşı karşıyadır. Bu örgütler sadece Müslümanların canlarına kast etmekle kalmamakta aynı zamanda coğrafyamızın insani ve kültürel miras ve varlığını da yok etmektedir. Artık bütün bir tarihsel görkem ve imajıyla ne Şam’dan söz edilebilir ne de Bağdat’tan. Müslümanları farklı telakkileri içinde bir arada tutmayı başarmış geleneksel kodlar bugün Daiş ve benzeri yapılar eliyle hızla çözülmek istenmektedir. 

Daiş ve benzeri yapılar, mezhep çatışmalarına zemin hazırlamaktadır…

Dini araçsallaştıran yapılar dinî referansları bağlamından kopararak onları dogmatik metin haline getirmektedir. Kur’an’la ilişkileri lafzi ve harfi, Sünnetle ilişkileri zahiri ve şekli olan, Allah’ın insana bahşettiği akıl ve istidatları vahyin karşısına koyarak reddetmekte, tarih boyunca İslam’ın ana akım yolunu temsil eden Ehl-i Sünneti dejenere ve tahrif ederek kendi tekeline alma iddiasıyla Müslümanları ötekileştirmekte ve mezhep çatışmalarına zemin hazırlamaktadır. Bu anlayışlarla medeniyet içi çatışmayı körükleyen siyasal mühendisliklere hizmet edilmektedir.

İslâm dünyasında ortaya çıkan “tekfirci” eğilimleri mümkün kılan kendi bünyemizden kaynaklanan sebepler üzerinde da öncelikle durulmalıdır… 

İslâm dünyasının hemen her bölgesinde farklı adlarla ortaya çıkan “tekfirci” eğilimler sadece “dış mihrakların komplosu” olarak görülemezler. Bu komploların yürütülmesini mümkün kılan ve kendi bünyemizden kaynaklanan sebepler ve zaaf noktaları üzerinde da öncelikle ve özenle durulmalıdır.

Bu örgütler, sosyal medyayı kullanarak saf zihinleri bulandırmakta ve böylece gençleri kandırarak kendilerine militan ve taraftar toplamaktadırlar… 

Bu örgütler, Kur’an ve Sünnet çizgisinden saparak, “ehli sünnet”, “cihat”, vb. gibi bazı anahtar dini kavramları tahrif ederek kendilerinden olmayan herkesi tekfir etmekte, yeni iletişim yollarını özellikle de sosyal medyayı kullanarak saf zihinleri bulandırmakta ve böylece gençleri kandırarak kendilerine militan ve taraftar toplamaktadırlar. Bu bağlamda Daiş’in aldatarak bünyesine kattığı gençlerin, hangi ülkeden olursa olsun evlatlarımız olduğunu unutmadan kandırılan zümrelerle temas için yollar aranmalı, hakikate ulaşmaları için çabalar sarfedilmelidir. Sosyal medyada sahih dini bilgiyi anlatan çeşitli dillerde kısa sunumlar hazırlanmalı ve yayınlanmalıdır.

Göç edenlerin yarıdan fazlasının kadınlardan ve çocuklardan oluşması özellikle din eğitimi ve öğretimi konusunda acil çözümleri gerektirmektedir…

Bölgemizin ateş çemberine dönmesi sebebiyle ülkemiz bir hicret yurduna dönmüş durumdadır.  Yeni göç hareketlerinin ülkemize olan ekonomik ve iktisadi maliyeti ile ilgili çeşitli araştırmalar bulunmakla birlikte, manevi ve sosyal maliyetine ilişkin ve misafirliklerinin ne kadar süreceğine dair sahici bir bilgi olmadığı hesaba katılarak kapsamlı bir araştırma yapılmalıdır. Türkiye’ye göç edenlerin ülke, etnik köken, inanç, mezhep vs. bakımından geniş bir yelpaze oluşturduğu unutulmamalıdır. Yine göç edenlerin yarıdan fazlasının kadınlardan ve çocuklardan oluşması özellikle din eğitimi ve öğretimi konusunda acil çözümleri gerektirmektedir. 

Göç, bütün terminolojik çeşitliliğine rağmen, artık ülkemizin fiili bir gerçeğidir…

Göç, bütün terminolojik çeşitliliğine rağmen, artık ülkemizin fiili bir gerçeğidir. Giderek artan ve genişleyen devasa hacmiyle başta Suriye’den ülkemize gelen göçmenler olmak üzere onu takip eden diğer göç grupları kısa ve uzun vadede ülkemizin demografik ve sosyolojik haritasını altüst edecek derecede yoğunlaşmıştır. Hiç kuşkusuz göçmenler bizim kardeşlerimizdir ve yaşadıkları savaşın ağır tahribatı karşısında ülkemize sığınan muhacirlere hemen her hususta yardım etmek yükümlülüğü bilinciyle hizmetlerimizi aksatmadan sürdürmek zorundayız.

Göçmenlere yönelik hizmetlerin koordinasyon içerisinde yürütülebilmesi için acilen “Koordinatör Müftülük Merkezi” ihdas edilmelidir…

Göçün psikolojik sonuçları her durumda yeni düzenlemeler yapmayı gerekli kılmaktadır. Dinî hayatlarının güçlendirilmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi ve birer muhacir olarak yaşadıkları sorunların suhuletle giderilebilmesi için Başkanlığımızın şimdiye kadar gerçekleştirdiği hizmetlere ara  vermeksizin daha organizeli bir şekilde faaliyetlerini sürdürmesi gerekir. Bu da öncelikli olarak Diyanet bünyesinde bir koordinatörlük ihdas edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede göçmenlere yönelik hizmetlerin koordinasyon içerisinde planlı ve programlı yürütülebilmesi, daha düzenli ve verimli bir şekilde sunulabilmesi için acilen “Koordinatör Müftülük Merkezi” ihdas edilmelidir.   

Göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki Suriyeli öğrencilere yönelik sağlıklı ve sahih bir dini bilgi elde etme imkânı sağlanmalıdır…

Göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerdeki Kur’an kurslarımızda Suriyeli öğrencilere yönelik sınıflar oluşturulmalı, onlar için sağlıklı ve sahih bir dini bilgi elde etme imkânı sağlanmalıdır. Esasen ihtiyaç sadece maddi konularla sınırlı değil manevi ihtiyaçlar da tatmin edilmelidir. Göçmenlerin bulunduğu kamplarda nispeten düzenli olarak yapılsa da kamplar dışında dağınık halde yaşayanlara aynı şekilde bir hizmet sunulamamaktadır. Göçmenlere yönelik din hizmetlerinde en büyük sorunların başında yeterli düzeyde yeterli düzeyde formasyona sahip personel eksikliği gelmektedir. Bu da göçmenler arasından dini ilimleri tahsil etmiş olanlardan istihdam edilmesini ve bunda bir strateji belirlenmesini gerekli kılmaktadır.

Şiddeti, vahşeti, tedhişi ve terörü benimseyenler, maşeri vicdanda asla meşruiyet bulamayacaklar er ya da geç millete hukuka ve ilahi adalete hesap vereceklerdir…

Bugün bölgemizin en akut meselelerinden birisi de etnik ve mezhebi taleplerin istismar edilerek terörize edilmesidir. Şiddeti, vahşeti, tedhişi ve terörü benimseyenler, bundan beslenenler, bundan destek bulanlar, terör eylemlerini hangi gerekçeyle yaparlarsa yapsınlar kendilerine maşeri vicdanda asla meşruiyet bulamayacaklar er ya da geç millete hukuka ve ilahi adalete hesap vereceklerdir.

Elleri kalem tutması gereken gençlerimizin ellerine silah tutuşturulup ölüm makinası haline getirilmesi, insaf ve vicdan sahibi her yürek tarafından tel’in edilecek bir durumdur… 

Elleri kalem tutması, zihinleri ve gönülleri bilgiyle, ilimle, irfanla meşgul olması gereken çocuk yaştaki gençlerimizin İslam’ın özüyle ve ruhuyla asla bağdaşmayan bir inanç ve ideoloji ile dağlara kaçırılması, ellerine silah tutuşturulup ölüm makinası haline getirilmesi, kardeş katili yapılması, gayr-i meşru ve gayr-i insani bir hayata mahkûm edilmesi, insaf ve vicdan sahibi her yürek tarafından tel’in edilecek bir durumdur. 

İslâm’la, Kur’an ve Sünnetle ilişkisini sıcak tutan kanaat önderleri ile birlikte barış, huzur, sükun tesis edilmesi için müşterek çalışmalar yapılmalıdır…

Ülkemizin en zor zamanlarında, din eğitiminin yasaklandığı dönemlerde bölgede İslâm’ın ilim, hikmet ve marifetini ayakta tutabilmek için gayret gösteren, irşat hizmetlerini sürdüren, halkımızın Din-i Mübin-i İslâm’la, Kur’an ve Sünnetle ilişkisini sıcak tutan kanaat önderleri ile birlikte barış, huzur, sükun tesis edilmesi için müşterek çalışmalar yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki; barışa sadece ülkemizin ve milletimizin değil, umutlarını bu ülkeye ve bu millete bağlayan tüm mağdur ve mazlumların ihtiyacı vardır. 

Geleneksel dini yapılar ve dini-sosyal teşekküller sivil dini hayatın gerçeğidir…

Geleneksel dini yapılar ve dini-sosyal teşekküller sivil dini hayatın gerçeğidir. İlmi, hayri ve insani hizmetlerin gelişmesinde önemli katkıları bulunan bu oluşumlar, tarihsel süreçte İslam’ın rahmet ikliminin ve yüksek ahlaki hasletlerinin insanlığa ulaştırılmasında ve Anadolu’da irfan kültürünün yerleşmesinde hayati rol oynamışlardır.  

Diyanet İşleri Başkanlığının  milletimizin manevi ve hayri birikimini hegomonik bir güç tutkusu uğruna heba eden yapılanmalar karşısında duyarsız kalması beklenemez…. 

 

Milletimizin itimat ve güvenine mazhar olmuş Diyanet İşleri Başkanlığının şahıs, zümre, grup menfaatlerini öne çıkaran, dinin açık bilgisinden ve yüksek ilkelerinden uzaklaşan, dini değerleri istismar eden, milletimizin manevi ve hayri birikimini hegomonik bir güç tutkusu uğruna heba eden, milletin birlik ve beraberliğine kasteden, aileleri parçalayan, kardeşi kardeşe düşüren yapılanmalar karşısında duyarsız kalması beklenemez. 

Dinî ve millî duyarlılıkları istismar eden ve gerçekte kendi indî çıkarları etrafında toplanan yapıların gizli ve açık ajandaları hakkında toplumumuzun müteyakkız olması elzemdir…

Vatandaşlarımızın dinî ve millî duyarlılıklarını istismar eden ve gerçekte kendi indî çıkarları etrafında toplanan ve mütedeyyin insanların safiyetinden yararlanmak isteyen yapıların gizli ve açık ajandaları hakkında toplumumuzun daha fazla müteyakkız olması elzemdir.  Uzun vadede ortaya çıkabilecek sorunların gerçekleşmesini beklemeden bu kabil yapılar bilhassa dini değerlerimiz açısından deşifre edilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. 

Bir takım yanlış dini görüş ve telakkilerin ortaya çıkmasında ve yayılmasında, bireysel ve toplumsal dini-manevi boşluklar önemli rol oynamaktadır…

Bir takım yanlış dini görüş ve telakkilerin ortaya çıkmasında ve yayılmasında, bireysel ve toplumsal dini-manevi boşluklar önemli rol oynamaktadır. Cahil ve fırsatçı istismarcılar bu boşluktan yararlanarak milletimizin samimi dini duygularını ranta dönüştürmeye yeltenmektedirler. Bu noktada her düzeyde din görevlilerine büyük sorumluluklar düşmektedir. 

Halkımızın, art niyetli faaliyetleri ve gizli ajandaları ortaya çıkmış dini motifli kişi ve yapılara aldanmaması için vaaz, irşat ve hutbe hizmetlerinin güncellemesi gerekir…

Halkımızın, art niyetli faaliyetleri ve gizli ajandaları ortaya çıkmış dini motifli kişi ve yapılara aldanmaması için vaaz, irşat ve hutbe hizmetlerinin dil, uslüb ve muhteva açısından güncellemesi gerektiği aşikârdır. “Cami dersleri”, “sabah namazı buluşmaları”, “zekat”, “sadaka” ve “vekaletle kurbankesme” gibi maddi ve manevi ibadetlerde toplumumuza rehberlik edilmesi gerekmektedir. 

Diyanet İşleri Başkanlığının milletimizin birlik ve bütünlüğünün nişanesi olan cami, kürsü ve minberlerin gündelik politik polemiklere alet edilmesine izin vermesi asla düşünülemez…

Din ile siyaset arasındaki ilişkilerin doğal niteliği ihmal edilmemek şartıyla asıl dikkat edilmesi gereken husus, dinin başta siyaset olmak üzere herhangi bir yapı, güç ve otorite tarafından araçsallaştırılmamasıdır. Dinin kendi öz nitelikleri ve amaçları dışında herhangi bir amaç için kullanıma açık bir fırsat ve imkâna tahvil edilmesi inananların vicdanlarını derinden yaralamaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığının İslam’ın simgesel değerleri olan, milletimizin birlik ve bütünlüğünün nişanesi olan cami, kürsü ve minberlerin gündelik politik polemiklere alet edilmesine izin vermesi asla düşünülemez. 

Din-diyanet ve siyaset ilişkileri gündelik dilde yer almış, bu durum başta Başkanlığımız mensupları olmak üzere toplumun tüm katmanlarını rahatsız etmiştir…

Geçtiğimiz aylarda gerçekleştirilen genel seçimlerde din-diyanet ve siyaset ilişkileri yakın tarihimizde ender görülebilecek ölçüde gündelik dilde yer almış, bu durum başta Başkanlığımız mensupları olmak üzere toplumun tüm katmanlarını rahatsız etmiştir. Politik süreçlerde propaganda dilinin kendince makul sayılabilecek akışkanlığı içinde Diyanet’in tartışmalara malzeme edilmesi, bu süreçte kullanılan dil ve argümanların sıradan ve özensiz beyanlarla kamuoyuna takdim edilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığımızın, ülkemiz, coğrafyamız ve dünya Müslümanları için taşıdığı anlam ve değer dikkate alındığında esefle karşılanacak bir durum olarak değerlendirilmiştir. 

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da diğer her kurum gibi dahili ve harici vesayet alanlarından uzak bir şekilde kendi hizmetlerini sürdürebilmesi esastır…

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da diğer her kurum gibi dahili ve harici vesayet alanlarından uzak bir şekilde kendi hizmetlerini sürdürebilmesi esastır. Milletin birliği ve huzuru etrafında Din-i Mübin-i İslam’ın her daim hayatın içinde varlığını devam ettirmesi ve toplumun sağlıklı dini bilgi ile buluşabilmesi Başkanlığın her türlü vesayetten uzak tutulmasıyla mümkündür.

Müftülüklerimizin il/ilçe idare kurullarında yer alması sağlanarak personelimizle ilgili değerlendirmelerde söz sahibi olması sağlanmalı…

Müftülüklerimizin il/ilçe idare kurullarında yer alması sağlanarak personelimizle ilgili değerlendirmelerde müftülüklerimizin söz sahibi olmasını sağlayacak gerekli mevzuat düzenlemesi için çalışmalar yapılmalıdır.