İnanca saygının zemini, ahlaktır…
"Dini Gündem"in bu hafta ekranlara gelen bölümünde "Kutsallara Saygı ve Özgürlüklerin Sınırı" konu başlığı ele alındı.
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri Prof. Dr. İhsan Çapçıoğlu ve Mustafa Irmaklı'nın konuk olduğu programda İslam'da kutsallık anlayışı nasıl şekillenmiştir? Kur'an'da yer alan Şeairullah kavramı ne ifade eder? Kutsallar hakıında yapılan olumuz yorumlar ifade özgürlüğü olarak değerlendirilebilir mi? sorularına cevap verildi.
"İnanç, hiçbir zaman bir kavga alanı olmamalı aksine, inanç farklılıkların uzlaştığı bir zemin olmalı" diyen Prof. Dr. İhsan Çapçıoğlu "İnanç, aslında insanı güçlendiren bir olgudur. Farklı bir perspektiften baktığınızda inanç üzerinden bir başkası ya da başkaları tarafından eleştirilebiliyorsunuz. Bu da çeşitli tatsız gündemler ortaya çıkarabiliyor." ifadelerini kullandı.
İnanca saygı noktasında üç ilkenin önemine vurgu yapan Çapçıoğlu, şöyle konuştu:
"Burada üç ilke var. Öncelikle, inanca saygının zemininin ahlak olduğunu bilmek lazım. İnsanın, kişisel ahlakının korunması kişisel hak ve hukukunun bu zemin üzerinden şekillendirilmesi gerekiyor. Siz, eğer ahlaklı bir tavır ortaya koymazsanız, karşı taraftan da saygı bekleyemezsiniz. İkincisi ahlakı, hukukla birlikte değerlendirmek lazım. Yani saygıyı hak zemininde temellendirmemiz gerekiyorsa o zaman da saygı görmek saygı göstermeye bağlıdır. Burada da bir karşılıklı ilişki söz konusu. Üçüncüsü de kültür zemini. Aslında herkes, kendi kültüründeki kutsalla hayatını sürdürmeyi tercih ediyor. O, ona sevimli ve sempatik görünüyor. Böyle olunca sizin kutsalınız ne kadar kıymetli ve değerliyse bir başkasının kutsalı size göre bir değer ifade etmese de asgari ölçüler içerisinde bile olsa saygıyı fazlasıyla hak ediyor. Ahlak, hukuk ve kültür zemininde meseleyi konuştuğumuzda ortak paydamızın karşılıklı saygı hukuku olması gerekiyor. Bunu da Yüce Rabbimizin gönderdiği son dinin ilkelerinden çıkarıyoruz. Orada insan hak ve onurunun her zeminde ve her zamanda değerli olduğu, korunması gerektiği söyleniyor. İnsan dışında bütün her şeyi terazinin kefesine koysanız insanı da bir kefesine koysanız yine insan ağır basar. Çünkü insanın eşiti, eşdeğeri; muadili yok. İnsan, tek başına inansın ya da inanmasın saygıyı insan olmaktan dolayı hak ediyor. Kaldı ki size güzel bir ahlak zemininden konuşan inancıyla birlikte hayatını süsleyen insana ya da insanlara hakaret ettiğinizde bunun açıklanabilir bir yanı kalmıyor."
İnsanın, manevi yönünü beslemesi gerektiğine dikkat çeken Mustafa Irmaklı, şu ifadelere yer verdi:
"İnsan iki boyutlu bir varlık, insanın bir fiziki boyutu bir de mana boyutu vardır. İnsanı, o iki boyut içerisinde ele almak lazım. İslam'da kutsallar çok önemlidir. Kutsal, uğrunda fedakarlık yapılması gerekendir. Bu kutsalların belirleyicisi Cenab-ı Allah'tır. Allah bize bu olguları, vahiy ve peygamberler aracılığıyla bildirir. Her insanın, inancı dokunulmazdır. Eğer herhangi bir insan ya da topluluk kendi içerisinde ve kendi referanslarıyla bir kutsal kabul etmişse ve onun kutsallığına inanmışsa biz onun kutsalını ötelemeyiz ve hakaret etmeyiz. Onun tercihi odur. Aynı şekilde aklı selim insanlardan da bunu bekleriz. Bizim için bu önemli bir ölçüdür."
"Dini Gündem" her Çarşamba saat 21.30’da Diyanet TV’de…