İslamofobi kavramını reddediyorum
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “İslamofobi kavramına itiraz ediyorum, onu reddediyorum. İslamofobi yok, bu uydurma bir kavram. İslam düşmanlığı, anti İslam var. İslam düşmanlığı yapmaları için İslamofobi diye bir kelime uydurmuşlar, onu bahane ediyorlar.” dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Akit TV’de iftara doğru canlı yayınlanan “Ramazan Bereketi” programının konuğu oldu.
Ramazan ayının fazileti hakkında konuşan Başkan Erbaş, on bir ayın sultanı ramazanın mağfiret günlerinde olduklarını kaydederek, “Ramazan ayının güzelliği sadece oruçtan ibaret değil. Ramazan ayı aynı zamanda Kur’an ayıdır, Kur’an’ın içinde indiği aydır. Kur'an ayı olan ramazan ayında bizim Kur'an'a olan yaklaşımımız, Kur'an'a olan bağlılığımızın daha da artması lazım.” dedi.
Hayat rehberi olan Kur'an-ı Kerim'i okumasını bilmeyen Müslümanların hiç zaman kaybetmeden Kur'an-ı Kerim'i öğrenmeleri gerektiğine vurgu yapan Başkan Erbaş, Kur’anı Kerim okumanın da çok faziletli ibadetlerden olduğunu hatırlatarak, “Ramazan ayı, aynı zamanda zekat ayıdır. Tam da bugünlerde, işte ramazanın ortası dediğimiz bu mağfiret günleri. Mağfirete nasıl ulaşacağız? Mağfirete işte oruçla, zekatla, namazla, yardımlarla, hayır hasenatla ulaşırız.” diye konuştu.
“Huzur, İslam'dadır”
Varlıkta da, darlıkta da infak etmenin, müttakilerin en önemli özelliklerinden olduğunu kaydeden Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak fitre bedelini 130 lira belirlediklerini hatırlatarak, bu miktarın asgari olduğunu, ekonomik durumu daha iyi olan Müslümanların bunun üzerinde miktarda fitre verebileceği bilgisini paylaştı.
Kur’an-ı Kerim’de çoğu ayette zekat ile namazın birlikte geçtiğini anlatan Başkan Erbaş, “Namaz, insanların, müminlerin ruhen gelişimini, kötülüklerden uzak kalmasını, şükrünü eda etmesini sağlayan çok önemli bir ibadet. Zekat da sosyolojik yönü ağır basan bir ibadet, toplumsal bir ibadet. Toplumda insanların barış ve huzur içerisinde yaşayabilmesi için birbirleriyle sürekli yardımlaşma ve dayanışma içerisinde olması lazım. Bu ancak huzur getirir. İslam huzur demektir, huzur İslam'dadır. Namazla adeta psikolojimizi, ruhumuzu canlı tutuyoruz. Zekatla da birliğimizi, beraberliğimizi, dirliğimizi, toplumsal gücümüzü canlı tutuyoruz.” şeklinde konuştu.
Başkan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığının bu yıl ramazan ayı teması olarak belirlediği, “Ramazan ve Ahiret Bilinci” konusuna da değinerek, Başkanlık olarak yurt içinde ve yurt dışında belirlenen temaya ilişkin camilerde, seminerlerle, konferanslarla, basılı, görsel ve dijital kanallar vasıtasıyla birçok çalışma yaptıklarını söyledi.
“Ey insanlık, neredesin?”
İsrail’in Filistinlilere saldırma cesaretini Müslümanların parçalanmışlığından aldığının altını çizen Başkan Erbaş, şunları kaydetti:
“Dünyanın haline bir bakar mısınız? Ne zulümler ne katliamlar ne soykırımlar var. Gazze'yi düşünmeden bir mümin yaşayabilir mi? Eğer yaşıyorsa onun imanında bir sıkıntı var demektir. Gazze'yi, Filistin'i, dünyanın çeşitli yerlerinde mağdur, mazlum, zulme, soykırıma uğrayan insanlar var. Bu katliamları önlemek için değil İslam alemi, bütün insanlığa görev düşüyor. Bir yerde zulüm varsa, katliam varsa katliama uğrayanların dinine, diyanetine, rengine, ırkına, mezhebine bakılmaz. Bizim inancımız bunu gerektiriyor. Ey insanlık neredesiniz? Yoksa öldü mü insanlık? Yüreklerimiz yanıyor. Boykotlar yapıyoruz, çağrılarda bulunuyoruz. Dünyanın her yerine çağrı yapıyoruz. Bu katliamı hep birlikte durduralım. Ama durmuyor. Bir avuç siyonist, iki milyar Müslümanın gözü önünde oradaki kardeşlerimizi katlediyor. Bomba gelirse bombayla ölüyor, bomba gelmezse açlıktan ölüyor insanlar. Yardımlar bile zamanında oradaki insanlara yetişmiyor, çok sıkıntılı bir halde. İnsanlığından nasıl utanmaz insanlar?
Bizim dağınıklığımız, bizim ahiret bilincinden uzaklaşmış olmamız bir avuç siyonistin orada burnumuzun dibinde kardeşlerimizi katletmelerine sebep oluyor. Müslümanlar, İslam alemi eğer birlik, beraberlik olsa bırakınız 32 bin şehit olmuş, bir kişinin burnunu kanatamazlar. Bizim birlik, beraberlik içinde güçlü olmamız, güçlerimizi birleştirmemiz, bizim dertli olmamız lazım. Bizim şu hadis-i şerifi özümsememiz, içselleştirmemiz lazım; ‘Müslümanlar bir vücut gibidir, bir beden gibidir. Bedenin herhangi bir azasında bir hastalık, bir ağrı, sızı olduğunda nasıl beyni zonklarsa Müslümanların da nerede olursa olsun bir kişinin başına bir musibet geldiği zaman bütün Müslümanların beyninin zonklaması lazım.”
“Zalimlerin zulmüne engel olmak için elinizden ne geliyorsa onu yapın”
Başkan Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Söyleyecek söz kalmadı, her şeyi söyledik. Yapmaya devam edeceğiz. Şu hadis-i şerif bizi buna yönlendiriyor, ‘Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle düzeltiniz, elinizle düzeltemezsiniz dilinizle düzeltiniz, dilinizle düzeltemezseniz kalbinizle buğz ediniz’. Vicdan sahibi insanlara sesleniyorum. Bütün insanlara sesleniyorum. Herkeste bir miktar vicdan vardır mümin olsun, müslim olsun, gayrimüslim olsun. Zalimlerin zulmüne engel olmak için elinizden ne geliyorsa onu yapın. Yapmazsanız bunun dünyada da hesabı vardır, ahirette de hesabı vardır.”
“Zulüm ilelebet payidar olmaz.” ifadesini kullanan Başkan Erbaş, Kudüs’ün en yakın zamanda tekrar barış yurdu olması için niyazda bulundu.
“Devletimiz büyük bir seferberlik başlattı”
6 Şubat depremlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Başkan Erbaş, depremin ilk anlarında Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak arama kurtarma, cenaze yıkama, defin işleri ve sıcak yemek ikramına başladıklarını aktararak, “Afet sonrası devletimiz, milletimiz, bütün sivil toplum kuruluşlarımız, kurumlarımız hepsi oradaydı. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet Vakfımız olarak oradaydık. Herkes oradaydı. Bu bizim milletimizin hakikaten zor zamanlarda nasıl bir araya geldiğini, nasıl yüreklerinin toplu vurduğunun en büyük göstergesidir.” diye konuştu.
Depremler sonrası yaptıkları manevi danışmanlık hizmetlerine ilişkin de Başkan Erbaş, “Manevi danışmanlık çalışmalarımız o gün başladı, bugün hala devam etmektedir. On beş bin kadar hocamız manevi rehberlik eğitimi aldı. Onlar taziye ziyaretleri, çocuklarımıza moral, motivasyon noktasında onlara danışmanlık yapma konularında hep yanlarında oldu. Bölgede müftülüklerimiz 4-6 yaş Kur’an kursları açtılar. Diyanet Çocuk çadırları, konteynerleri kurduk. Deprem bölgesinde çadır, konteyner ve prefabrik mescitlerimiz var. Yardım faaliyetlerimiz devam ediyor.” dedi.
Devletin depremzedelerin konutlarını kısa süre içerisinde tamamlayıp kendilerine teslim ettiğine dikkat çeken Başkan Erbaş, “Türkiye'nin dışında acaba hangi ülke bunu başarabilirdi. Enkazı kaldırmak bile çok büyük bir iş. 50 binin üzerinde vefat eden kardeşimiz oldu. Biz onlara hükmen şehit diyoruz. Cenab-ı Hak onları şehitlik mertebesine kavuştursun inşallah diye dua ediyoruz. Yaralı kardeşlerimiz var. Evini, barkını kaybetmiş on binlerce kardeşimiz var. İşte devletimiz onların evlerini, konutlarını, yuvalarını yapıyor, onlara teslim ediyor. Bu da büyük devlet olduğumuzun en büyük göstergesidir. Rabbim emeği geçen herkesten razı olsun.” diye konuştu.
“Cevabımız olumlu gelirse, 85 bin 800 kardeşimizi bu sene hacca göndermiş olacağız”
2024 hac mevsimine ilişkin bir soru üzerine Başkan Erbaş, Türkiye nüfusunun arttığını ve 2024 haccı için mevcut kontenjanın artırılması için müracaat ettiklerini, olumlu geri dönüş olursa 83 bin 430 olan mevcut hac kontenjanının artarak, 85 bin 800 olacağı bilgisini paylaştı.
Başkan Erbaş, 2,5 milyon kayıtlı bekleyen hacı adayının olduğunu ve 2024 Hac Organizasyonu için çalışmaların sürdüğünü belirterek, ilk kafileyi mayıs ayı içerisinde kutsal topraklara yolcu edeceklerini kaydetti. İlk kafilenin tarihte olduğu gibi Üsküdar’dan Surre alayları geleneği ile uğurlanacağını belirten Başkan Erbaş, 120 yıl kadar aradan sonra bu merasimleri yeniden başlattıklarını hatırlattı.
“İslamofobi kavramına itiraz ediyorum”
Başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde camilere, Müslümanlara ve İslam’a yönelik değerlere yapılan saldırılara dikkat çeken Başkan Erbaş, şunları söyledi:
“Ben İslamofobi kavramına itiraz ediyorum, onu reddediyorum. İslamofobi yok, bu uydurma bir kavram. İslam düşmanlığı, anti İslam var. İslam düşmanlığı yapmaları için İslamofobi diye bir kelime uydurmuşlar, onu adeta bahane ediyorlar, yani korkulan şey demek. Müslümanlar korkutulan mı yoksa korkutan konumunda mı? Müslümanlar, korkutulan konumunda. Batıda Müslümanlara saldırılar hep devam ediyor. Camilere saldırılar var, çeşitli konuları bahane ederek Müslümanların inançlarına, inancımıza saldırılar var. Müslümanlara bir çağrıda bulunayım; Bunlara fırsat vermeyelim, İslam'ı iyi yaşayalım, İslam'ı düzgün yaşayalım, İslam'ı, Kur'an'ın tarif ettiği gibi yaşamamız lazım. Müslüman'ı Peygamber Efendimiz nasıl tanımlıyorsa öyle Müslüman olmalıyız; ‘Müslüman şudur; diğer Müslümanların, diğer insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’ İşte biz böyle Müslüman olmalıyız ki zalimlere fırsat vermeyelim. İslam'a saldırmalarına kendi yaşantımızla engel olmaya çalışalım.
Müslümanların iyi birer rol model olması gerektiğine dikkat çeken Başkan Erbaş, “Önce ailesinde rol model olmalı. Bizim çocuklarımız, gençlerimiz evlerinde anne babalarının namaz kılıyor olduklarını, oruç tutuyor olduklarını göre göre büyüsünler. Yalan söylemediklerine, zekatlarını verdiklerine, yardımlaştıklarına, komşularına iyilik yaptığına şahit olarak büyüsünler. Onların karakterlerinin oluşmasında rolümüz olsun. Cenab-ı Hak, Peygamber Efendimizi nasıl tanıtıyor? Üsvetün hasene. ‘Resulullah’ta sizin için en güzel örnek vardır’ buyuruyor. Biz de Peygamber Efendimizin ümmeti olarak her birimiz onun gibi ‘üsvetün hasene’ olmaya gayret edelim. Örnek Müslüman olalım.”