Yorgun Yüreklerimizin Ramazan'ın Getireceği Rahmete Çok İhtiyacı Var

16 Haziran 2015 Salı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Ramazan’ın bir ruhu olduğunu ve o ruhun incitilmemesi gerektiğini söyledi. Tarih boyunca tüm dinlerin insanları değiştirmek için geldiğini ancak insanların dinleri değiştirmeye çalıştığını söyleyen Başkan Görmez, “Değişmek için ruhumuzu Ramazanın manevi atmosferine teslim etmemiz gerekiyor.” dedi. 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez,  Ramazan dolayısıyla düzenlenen basın toplantısında konuştu.
 
 
 
Ramazan ayına dair önemli hatırlatmalarda bulunan Başkan Görmez, son günlerde Türkiye’nin Suriye sınırında yaşanan gelişmelere de değindi. Ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmak için sınıra akın eden Suriyelilerin içinde bulunduğu durumu bir trajedi olarak niteleyen Başkan Görmez, “Allah'ın her çağrısı barışadır. İslam’ın her çağrısı barışadır. Allah bizi dünyamızı barış, selam yurdu yapalım diye gönderdi. Ama bugünlerde ve son yıllarda özellikle son günlerde Türkiye’nin sınırında yaşanan trajedileri hep birlikte acıyla izliyoruz. İnsanoğlunun barışı inşa etmek için geldiği dünyayı nasıl yaşanmaz hale getirdiğini hep birlikte acı acı izliyoruz” dedi.
 
Ramazan mektebinin en önemli dersinin ‘İyilik’ olduğuna işaret eden Başkan Görmez, Ramazan’ın her sene Allah katından gelen ve sayısız nimetleri de beraberinde getiren bir y olduğunu söyledi. Konuşmasına “Ramazan'ın hem milletimize, hem gönül coğrafyamıza ve acılar içerisinde kıvranan alemi İslam’a huzur, barış, adalet ve merhamet getirmesini Allah’tan niyaz ediyorum.” sözleriyle başlayan Başkan Görmez, şöyle konuştu: 
 
“Her sene Ramazan, ötelerden kutlu bir misafir olarak gelir bizlere ve bizlere Rabbimizin katından sayısız nimetler getirir. Bizlere rahmet, mağfiret getirir. Kardeşlik bağlarımızı yeniden inşa etmeye gelir Ramazan. Milletçe hoş geldin diyoruz. İyi ki geldi Ramazan, çünkü yorgun ve bitap düşen yüreklerimizin Ramazan'ın bize getireceği rahmete çok ihtiyacı var. Hani suya hasret kalmış çorak araziler olur ya, onların yağmura ihtiyacı gibi çorak kalmış yüreklerimizin Ramazanın şifa dağıtan rahmet eline ihtiyacı var. Her zamankinden çok daha muhtaç olduğumuz bir zamanda Ramazan geldi, iyi ki geldi, hoş geldi.”
 
“Ramazan, dünyamızı bir barış yurduna çevirmek için gelir…”
 
“İnsanoğlunun barışı inşa etmek için geldiği dünyayı nasıl yaşanmaz hale getirdiğini hep birlikte acı acı izliyoruz. Ramazan bir çağrıdır. Rabbimizin bir çağrısıdır. Ramazan bizi barış yurduna davet etmek için gelir. Bize dünyamızı barış yurduna döndürmek için gelir. Dünyada iyilik yapanlara iyilik ve fazlası vardır. Fazlasını Allah kendisine bırakıyor. Ramazan bizi iyilerden kılmaya, bize iyilik getirmeye, iyiliği yeryüzünde egemen kılmamıza yardımcı olmaya gelir.”

“Ramazan her sene bize unuttuğumuz değerleri hatırlatmaya gelir…”
 
Ey iman edenler, Allah'ı unutmayın. Allah'ı unutursanız kendinizi unutursunuz. Allah'ı unutursanız, Allah da size kendinizi unutturur. İnsanoğlu olarak unutuyoruz. Kendimizi, Rabbimizi, dostumuzu, kardeşimizi, yetimi, fakiri, mazlumu unutuyoruz. Her sene gelen Ramazan bize hatırlatmaya gelir. Bize kendimizi, Rabbimizi, yanı başımızda varlığının farkında olmadığımız kardeşimizi, annemizi, babamızı, komşumuzu, ailemizi,  unuttuğumuz her şeyi bize hatırlatmaya gelir. Ramazan bir hatırlatma ayıdır aynı zamanda. Ramazan bize fani olanları hatırlatır. Baki olanları hatırlatır. Dünyanın faniliğini, gücün, servetin faniliğini hatırlatır. İyiliğin, güzelliğin, erdemin, faziletin, adaletin, ahlakın baki olduğunu hatırlatmaya gelir. Unuttuğumuz bütün değerleri hatırlatmaya gelir. Ramazan bize yanı başımızda sürekli kalbini kırdığımız kardeşimizi hatırlatır. Kaybettiğimiz kardeşlik rüzgarını getirir bize her sene. Örselenen kardeşliğimizi tamir etmeye gelir. Kırdığımız gönülleri yeniden yapmaya gelir.
 
“Ramazan sadece midemize değil, dilimize, gönlümüze, aklımıza, gözümüze tutturduğumuz oruçla bize değişim imkânı sunar…”
 
Ramazan bize her sene Kuran’ımızı getirir. Sadece 14 asır önce Kur’an Ramazanda nazil olmadı. Allah her sene Ramazanı bize göndererek, Peygamberimizin kalbine Kuran’ı vahyettiği gibi her birimizin kalbine Kuran'ı yeniden getirir. Unuttuğumuz Kuran'ı yeniden hatırlatmaya gelir. Birey, toplum, insanlık olarak bize değişim imkânı sunar. Kendimizi, ailemizi, dünyamızı, toplumumuzu yeniden yapılanma imkânı verir. Bizi esir alan alışkanlıklarımızdan uzak tutmaya gelir. Her türlü kötülükten uzak tutan imsakla bizi değiştirmeye çalışır. Sadece midemize değil, dilimize, gönlümüze, aklımıza, gözümüze tutturduğumuz oruçla bize değişim imkânı sunar. Bize cennet sevinçlerini tattıran iftarla bizi değişime tabi tutar. Huzurun kaynağı olan Teravihle gecenin kıyamıyla bizi değiştirmeye çalışır. Lokmalarımızı helalleştiren zekâtla, fıtratımızın sadakası fitreyle bizi değiştirmeye çalışır. Kadrimizi yücelten Kadir gecesiyle bize yeniden diriliş imkanı sunar. Bayramın getirdiği sevinçle bize muazzam bir değişim imkanı sunar.
 
“Ramazanı gösteriş ve eğlenceye dönüştürerek, onun muazzez ruhunu incitmemeliyiz…”
 
Son yıllarda her Ramazan öncesinde dikkat çektiğimiz, Ramazanın ve bütün ibadetlerimizin daima karşı karşıya kaldığı bir tehlikeye işaret etmek istiyorum. Biz ramazanı değil, Ramazan bizi değiştirsin. Değişmek için Ramazanın manevi atmosferine ruhumuzu teslim etmeniz gerekiyor. Tarih boyunca olduğu gibi dinler, dinlerin ibadetleri bizi değiştirmeye gelir ama insanlar onları değiştirmeye çalışır. Onun için özellikle Ramazan aylarında dikkatli olmalıyız. Ramazanın bir ruhu vardır. Ramazanın ruhunu incitmemeliyiz. Ramazanı bir eğlence sektörüne dönüştürerek onun ruhunu incitmemeliyiz. Biz Ramazanı zamanı değiştirmeye kalkıştığımız zaman Ramazan'ın bize getirdiği barışı, kardeşliği elimizle itmiş oluruz. Biz Ramazanı değil, Ramazan bizi değiştirsin. Ramazanın muazzez bir ruhu vardır. Onu gösteriş ve eğlenceye dönüştürerek onun muazzez ruhunu incitmemeliyiz.
 
Bu yılın Ramazan ayı teması, ‘Vakit İyilik Vakti, Bu Ramazan Ve Her Zaman’…
 
Bildiğiniz gibi son yıllarda Kutlu Doğum haftalarında, Camiler haftalarında, Ramazan aylarında her sene birey, toplum, insanlık olarak kaybettiğimiz bir değeri ortaya çıkararak, bir tema çerçevesinde bazı konulara farkındalık getirmeye çalışıyoruz. Bu yıl Ramazan ayı temamız; ‘Vakit İyilik Vakti, Bu Ramazan Ve Her Zaman’… ‘Gelin Kendinize bir İyiliğiniz Olsun’, ‘Gelin Dünyaya Bir İyiliğiniz Dokunsun’ başlıkları altında yeryüzünde iyiliği egemen kılmamızı isteyen Kuran’ı Kerim’in bizden iyilik adına istediği hasletlere dikkat çekmek, iyilik ayı Ramazan ayını bir iyilik ayı olarak ilan etmek, iftar sofralarımızı bir iyilik sofralarına dönüştürmek için bu yıl biz ‘Vakit İyilik Vakti, Bu Ramazan Ve Her Zaman’ dedik. Tüm birimlerimizle çalışmalarımızı bu yönde yapacağız.
 
“Evlerden evlere, gönüllerden gönüllere iyilik taşımak için seferber olacağız…”
 
Ramazan mektebinin en önemli derslerinden birisi, iyiliktir. Hem nefsimizde hem dünyamızda iyiliği yeniden egemen kılmak için çalışacağız. Evlerden evlere, gönüllerden gönüllere iyilik taşımak için seferber olacağız. Ramazan iyileştirme, iyilerden kılma ayıdır. Oruç ile iyilik kardeştir. Oruçtan iyiliğe iyilikten oruca daima bir akış vardır. Oruç günleri aynı zamanda iyilik günleridir. Biz imsakla birlikte dilimizi, kalbimizi, gönlümüzü her türlü kötülükten korumakla mükellefiz. Orucun gayesidir iyilik. Oruç bizi iyilerden kılmak için emredilmiş bir ibadettir. Ramazanda müminlerin topluca oruç tutması, toplu bir iyilik hareketidir. Sadece Müslümanlar oruç tutarak bu iyiliği yaparlar ancak bu iyilik Müslüman olmayanları da tüm dünyayı kuşatır.
 
“İyilik, yalnıza arkadaş, yorguna dayanak, garibe sığınak, muhtaca imdat olmak ve dünyayı yaşanılır kılmaktır…”
 
İyilik sadece bir fakirin eline üç beş kuruş para sıkıştırmak değil, iyilik yalnıza arkadaş olmak, yorguna dayanak olmak, garibe sığınak olmak, muhtaca imdat olmak, dünyayı yaşanılır kılmaktır. Barış yurdunu önce gönül evimizde sonra dünyada egemen kılmaktır iyilik. İyilik üzerinde vurgu yapmamızın bir diğer sebebi, hem Kuran’ın hem Peygamberimizin üzerinde durduğu Yeryüzünde kötülüğü ortadan kaldırmanın en etkili yolunun iyilik oluşundandır. Kuran bize en azılı düşmanlıkları en sıcak dostluklara dönüştürmenin yolunu öğretir. Bize derki, ‘İyilikle kötülük bir değildir. Yeryüzünden kötülüğü iyilikle ortadan kaldırın.’ Kötülüğe kötülükle mukabele etmek kötülüğün sayısını artırır. Kötülüğe iyilikle mukabelede bulunmak kötülüğü ortadan kaldırdığı gibi iyiliğin egemen olmasına da öncülük yapar.
 
“Hiçbir çocuk sokakta kalmasın, hiçbir yetim himayesiz kalmasın, hiçbir mülteci aç açık kalmasın…”
 
‘Hiçbir çocuk sokakta kalmasın’, ‘Hiçbir yetim himayesiz kalmasın’, ‘Hiçbir mülteci, muhacir aç açık kalmasın’ Ramazanda bu temalar üzerinde durmaya devam edeceğiz. Modern zamanlarda iyiliğin karşı karşıya kaldığı tehlikelerden biri, insanlar iyiliği faydacılık ve menfaatçilik ile karıştırdılar. İnsanın kendisine iyiliği başkasının faydasını ve menfaatini bir tarafa bırakıp sadece kendi menfaati için çalışması demek değildir. İnsan kardeşini ne kadar düşünürse, mazlumu, yetimi ne kadar düşünürse kendisine de o kadar iyilik yapmış olur. Ailemize, çevremize ve bütün insanlığa iyilik…
 
“İnsanlık ailesi olarak bir ‘Merhamet Sözleşmesi’ne ihtiyacımız var…”
 
İnsanlığın en büyük sorunlarından bir tanesi ortak merhametini kaybetmekle yüz yüze kalmış olmasıdır.  İnsanlık ailesi olarak en büyük ihtiyacımız olan bir merhamet sözleşmesidir. Önce kendi aramızda kardeşler topluluğu olarak sonra bütün insanlık ailesi olarak insanların birbirlerine yeniden bir merhamet sözleşmesiyle bağlanması gerekiyor. Biz bugün bu merhameti, yeryüzüne merhameti getiren merhamet peygamberinin ümmetinin yaşadığı bölgelerde kaybettik. O yüzden iyilik merhamet gibi kavramların üzerinde durmaya devam edeceğiz.

Ramazan ayında üç müjde…
 
Kur’an Radyosu Ramazanın ilk günü yayında…
 
Ramazanın en önemli özelliklerinden bir tanesi, bize her sene Kuran'ımızı getirmiş olmasıdır. Kuran’ın sadece 14 asır önce nazil olup biten bir kitap olmadığını, Kuran’ın bir hayat kitabı olduğunu ve her sene bize Kuran’ın kendi kalbimize, gönlümüze yeniden indirildiğini hatırlatır. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak birkaç müjdeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Ramazanın birinci gününden itibaren Türkiye’de 24 saat Kur’an yayını yapan tematik bir radyo istasyonuna kavuşmuş olacağız. Ahmed Hamdi Akseki Camiinin altında Diyanet Radyo bünyesinde ikinci bir radyo olan Diyanet Kur'an Radyo’yu kuruyoruz. Ramazanın birinci gününden itibaren, 24 saat milletimize Kuran’ı okuyan, anlatan, Kuran’ın ruhunu anlatan, bizim sustuğumuz Kuran’ın konuştuğu bir radyomuz olacak.
 
‘Hediyem Kur’an Olsun’ kampanyası başladı…
 
Türkiye Diyanet Vakfı ‘Hediyem Kur’an olsun’ başlığı altında bir kampanya başlatmış bulunmaktadır. Dünyanın birçok yerinde bir Kuran’a sahip olmayan insanlar var. Hatta Afrika’da hafızlık yapan çocuklar, bilgisayar tabletlerin elimizde olduğu bir çağda, tahta tabletlerin üzerine yazıp okuyan sonra silen çocuklarımızın olduğunu biliyoruz. Sadece onlar için değil, kendimiz için de muradımız odur ki, Kur'an alınıp satılan bir meta olmasın. Kur’an hediyemiz olsun. En büyük hediyemiz Kur’an olsun. Türkiye Diyanet Vakfı bu başlıkla bir kampanya başlattı. Hangi ülkeye, hangi coğrafyaya, hangi çocuklara kim Kur’an hediye etmek istiyorsa biz buna aracılık etmek istiyoruz.
68 ülkede, 400 noktada iyilik sofraları kurulacak…
 
Türkiye Diyanet Vakfı 68 ülkede, 400 noktada, hem ülkemizde hem de dünyanın çeşitli mağdur mazlum coğrafyalarda milletimizin hayır eli olmaya devam edecek. 400 noktada iyilik sofraları kurarak milletimizin hayır eli olmaya devam edecek.
 
Ramazan programları için uyarı…
 
Kur’an ayı Ramazan ayı münasebetiyle yıllardır iftar ve sahur programları yaparak milletimizi dinin sahih bilgisiyle buluşturan hocalarımıza teşekkür ediyorum. Ancak bu hocalarımızdan bir istirhamım olacak. Kur’an ayı Ramazanda milletimizi mümkün olduğu kadar Kur’an ile Peygamberin sahih sünneti bilgisiyle buluşturalım. Kendimizi Kuran’ın önünde değil, Kuran’ı önümüzde tutarak, asıl gayemizin insanlarımızı Kuran’ın hakikatler dünyasıyla tanıştırmak olduğunu unutmayalım.
 
“Oruç tutmaya dilimizden başlayalım…”
 
Gelin hep birlikte orucun en kadim anlamını yeniden hatırlayalım. Başkalarını yaralayan dilimizi tutmaya çalışalım. Vara yoğa konuşmamaya, bilir bilmez söz almamaya ihtiyacımız var. Ramazan bir arınma, kendine gelme, onarılma ve yenilenme ayı ise o zaman gelin dilimizden başlayalım orucumuzu tutmaya. Dilin farkına varalım. Biliyoruz ki, oruç da acıkır. Orucu acıktıran bizi kuru bir açlığa mahkûm eden, sözüm ona riyazet uygulamalarında değil, Allah’ın Kuran’da Efendimizin öğrettiği orucu tutalım. O orucu tutalım ki o oruç da bizi tutsun. Birbirimizi inciterek tuttuğumuz orucun kime ne faydası var. Ölçüsüz sabırsız öfkelerin dile düştüğü bir açlık ne zamandan beri oruçtur. Gelin kitaptaki, sünnetteki orucu tutalım. İnleyen, homurdanan, içeriksiz, donanımsız, verimsiz açlıklar değil bizim orucumuz.
 
“Gelin Ramazanın bizi değiştirecek ruhuna ruhlarımızı teslim edelim…”
 
Oruç bize sayılı günlerde farz kılındı. Kendimizi gözden geçirmemiz, etrafımıza göz gezdirmemiz, fakir fukarayı hanelerinde tanımamız, garip gurabayı yaşadıkları ortamda hatırlamak için farz kılındı. Hissetmek için, anlamak için, duymak duyumsamak için, elimizi taşın altına sokmak için, emr-i ilahi için, rıza-i bari için, sayısız bildik bilmedik hikmetleri için oruç tutuyoruz. Gelin bu orucu tutalım. Gelin gönüller yaparak oruçlarımıza güç katalım. Gelin gönüller yıkarak oruçlarımızı bozmayalım. Gelin Ramazanın bizi değiştirecek ruhuna ruhlarımızı teslim edelim. Gelin bu orucu yakmayalım. Hep birlikte birbirimize sevinç, güzellik taşıyalım. Gönüllerden gönüllere iyilik taşıyarak dolu dolu ramazan geçirmeyi Allah nasip etsin. Bir daha Ramazana başlarken etrafımızda ateşler olmasın. Gönlü kırık, yüreği buruk olmadan Ramazanlar yaşamayı Allah nasip etsin.