Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Martı’dan Kadına Yönelik Şiddete İlişkin Açıklama

29 Ağustos 2019 Perşembe
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Martı’dan Kadına Yönelik Şiddete İlişkin Açıklama

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, Kırıkkale'deki Emine Bulut cinayetine ve kadına yönelik şiddete ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Bir kadının insan olarak onuruna, kişiliğine, haklarına ve canına uzanan eli, "haince, hunharca, zalimce" olarak nitelendiren Martı, aklı başında bir Müslümanın, feraset sahibi bir insanın, vicdanlı bir bireyin kadına yönelik şiddeti kabullenmesinin ya da görmezden gelmesinin mümkün olmadığını vurguladı.

Bir insanın, can, beden, mal, akıl, inanç, onur, namus dokunulmazlığının bulunduğunu aktaran Martı, bu dokunulmazlıkların her insan için geçerli olduğunu dile getirdi. İslam'ın, kadın ve erkeği aynı öz değere sahip birer insan, birey, fert olarak gördüğüne işaret eden Martı, Allah katında kul olma bakımından erkek ve kadın arasında fark bulunmadığına dikkati çekti.

Diyanet İşleri Başkanlığının ilk kadın başkan yardımcısı Martı, insan olma şerefinde buluşan kadın ve erkeğin, Allah tarafından birbirlerine değer vermeleri istenen ve birbirlerine emanet edilen iki varlık olduğunu belirtti.

"Emanet ifadesi, sorumluluk üstlenen ve mülkiyet iddiası gütmeyen bir bakışı ifade eder."

Şiddetle mücadele konusunda zihniyet dönüşümünü önemsediklerini dile getiren Martı, erkekler tarafından kadınların bir mülk ve eşya gibi algılanmasının şiddeti tetiklediğinin altını çizdi.

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Martı, şöyle devam etti:

"Kadının sahibi olduğunu iddia eden, ona eşya muamelesi yapan ve onunla mülkiyet bağı kuran erkek, gözünü kırpmadan şiddete yönelebiliyor. Oysa İslam'ın öngördüğü kilit bir kavram var, "emanet" kavramı. Emanet bilinci, kainattaki bütün varlıkların Allah'a ait olduğunu, insanın sadece emanetçi olarak bir süreliğine onlarla yaşam sürdüğünü ifade eden bir üst bakışı ifade ediyor. Dolayısıyla bir erkek, eşine karşı dilediği gibi tasarrufta bulunma hakkına sahip değildir. Ahlaka ve hukuka uygun davranmakla yükümlüdür. Çünkü karşısında bir nesne değil, özne vardır."

Peygamberimizin veda hutbesinde, 'Alllah'tan korkun, çünkü siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız' ifadesinde geçen "emanet" kavramı, kadının birey olmasının alternatifi değildir. Aksine kadının birey olduğunu, erkeğin mülkiyetinde bulunmadığını, kadına karşı her türlü olumsuz davranışın "emanetin sahibi olan Allah" tarafından sorgulanacağını ifade eder. Nitekim "Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır" buyuran Hz. Peygamber'in, kadını birey olarak tanıyan ve haklarına işaret eden sayısız sözü vardır. 

Kadının hem toplumsal hayatta hem de Allah karşısında sorumluluk üstlenen, kendi ayakları üzerinde duran, kendi kararlarını alıp, bu kararlarının sonuçlarına da dünya ve ahirette kendisi katlanan bir birey olarak İslam'da saygınlığı kesindir."

"Emanet" ve "birey" kavramlarının birbirinin yerine kullanılan kavramlar olmadığına işaret eden Martı, emanetin, mülkiyet kavramının karşısında kullanıldığını ifade etti.

"İstersem severim, istersem döverim diyemezsin"

 İslam'ın kadın ve erkek arasında "özneler arası" bir iletişim öngördüğünü anlatan Martı, şunları kaydetti:

 "Bir erkek emanet bilinciyle hayata bakmadığında, eşinin maliki olduğunu sandığında, 'Benim değil mi? İstediğimi yaparım' gibi son derece umarsız bir tavırla sorumluluklarını göz ardı ettiğinde kadına zarar vermektedir.

Peygamberimizin "Allah'ın emaneti" ifadesini kullanması bilinçli bir tercihtir ve kadını erkeğin yanında sığıntı konumuna düşürmez. Aksine erkeğin mülkiyet iddiasını ve sınırsız hak talebini ortadan kaldırmayı hedefler. Kadın senin mülkün değil! Çünkü bütün canlılar Allah'ındır, canların sahibi Allah'tır. Kadın sana ancak emanet! Çünkü bütün canlılar birbirine emanettir. Sahibi değilsen el uzatamazsın. Keyfi davranamaz, haklarını ihlal edemez, tahakküm kuramazsın. 'İstersem severim, istersem döverim' diyemezsin."

Martı, kadın cinayetlerinin arkasında yatan çarpık zihniyete dikkat çekerek, bugün boşandığı eşi üzerinde tahakküm kurmaya, hala onun hayatını yönetmeye çalışan, mülkiyetçi ve zorba bakışın şiddetin kaynağı olduğunu dile getirdi. Toplumun  elbette kadını eli bıçaklı bir caniye emanet etmediğini söyleyen Martı, ama kendisine güvenerek evlenen bir kadının canına kıyan erkeğin, İslam'a göre, "Yüce Yaratıcının emanetine hıyanet" gibi büyük bir suç işlediğini söyledi. Martı, benzer şekilde töre ve namus cinayetlerinin de kadını özne ve birey olarak görmeyen, aksine nesne ve erkeğin mülkü olarak değerlendiren bir bakıştan kaynaklandığını ifade etti.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın Kırıkkale'deki cinayete ilişkin yaptığı açıklamaya da değinen Martı, hutbedeki emanet vurgusunun da bir erkeğin eşi üzerinde mülkiyet iddiasıyla gaddarlık yapamayacağı anlamına geldiğini ve erkeğe sorumluluklarını hatırlattığını sözlerine ekledi.