Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, Sakarya Şeyh Edebali Camii’nde bayram hutbesi irad etti
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ramazan Bayramı münasebetiyle Sakarya Şeyh Edebali Camii’nde bayram namazı kıldırıp, hutbe irad etti.
“Aziz ve muhterem Müslümanlar!
Oruçlarımız, namazlarımız, hatimlerimiz, fitre ve zekatlarımızla kulluğun hazzına erdiğimiz bir ramazan-ı şerifi daha geride bırakmanın hüznü içerisindeyiz. Aynı zamanda huzur, neşe ve dayanışma günleri olan bayram sabahına kavuşmanın da sevincini, mutluluğunu yaşıyoruz. Bizleri Ramazan Bayramı’na ulaştıran Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun. Bayramların kıymetini bizlere öğreten Peygamber Efendimizin (s.a.s.), aline, ashabına salat ve selam olsun. Bu kutlu mabedin kubbesi altında omuz omuza saf tutan kıymetli kardeşlerim, bayramımız mübarek olsun.
Aziz Müslümanlar!
Bayramlar; ülkeleri, dilleri ve renkleri farklı olsa da inançları ve idealleri bir olan müminler arasında sevgi ve muhabbetin coştuğu günlerdir. İslam’ın çatısı altında aynı kıbleye yönelen Müslümanların birlik ve beraberliğinin zirve yaptığı vakitlerdir. Bayramlar; iyiliklerimizle insanların gönlünü aldığımız, maddi ve manevi yardımlarımızla ihtiyaç sahiplerinin yüzlerini güldürdüğümüz zamanlardır.
Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz, ‘Allah’ın ipine, Kur’an’a sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın…’ buyurmaktadır. İstiklal Marşı şairimiz de bu ayet-i kerimeyi tefsir edercesine şu beytini bize emanet bırakmıştır; ‘Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’ Aziz kardeşlerim, bizler de Rabbimizin bu çağrısına kulak verip kenetlenirsek bayramımız işte o zaman bayram olur. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz (s.a.s), ‘Müminler bir binanın birbirini destekleyen yapı taşları gibidir.’ buyurmaktadır. Bizler de bu hadis gereğince kardeşliğimizi gözetip, karşılıklı hak ve hukukumuzu korursak bayramımız bayram olur.
Tekbirlerle, salat-u selamlarla ve gönülden yakarışlarla ellerimiz ve kalplerimiz birleştiğinde bayramımız o zaman bayram olur. Ailemize karşı güler yüzlü olursak, anne ve babamızın hayır duasını alırsak, vefat etmişlerse onlar için Kur’an okuyup ruhlarına gönderirsek, akraba ve komşularımızın gönlünü alırsak işte o zaman bayramımız bayram olur.
Bir yetimin, bir öksüzün başını okşarsak, çocukların ışıl ışıl gözlerini hediyelerimizle güldürürsek işte bayramımız o zaman bayram olur. Rahmet ve merhamet vesilesi yaşlılarımızı, şifa bekleyen hastalarımızı bayramın sevincine ortak edersek bayramımız o zaman bayram olur.
Dargınlık ve kırgınlıkları bir kenara bırakıp kardeşlik bağlarımızı güçlü kılarsak bayramımız o zaman bayram olur. Gönlümüzden kin ve nefreti atıp af ve bağışlama yolunu tutarsak bayramımız o zaman bayram olur.
Yüce Rabbimiz bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: ‘İman edip salih amel işleyenler cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.’ Biz de aziz kardeşlerim Rabbimizin razı olacağı bir hayat yaşayıp dünyamızı mamur kılarsak; ahiretimiz cennet, bayramımız hakiki bayram olur. Rabbimiz bizi bu yola teşvik ediyor, emrediyor; ‘Rabbinizden mağfirete koşunuz. O Mağfiretin sonunda cennet vardır. O cennetin genişliği semalar kadardır yer kadardır. Ve o sizin koştuğunuz cennet muttakiler için hazırlanmıştır.’ Cenab-ı Hak böyle emrediyor. Ondan mağfirete koşmamızı emrediyor. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de; ‘Ey nefsini arındırmış, kötülüklerden uzaklaştırmış kişi Rabbine dön. Sen Rabbinden razı, Rabbinden senden razı. Razı olduğum kullarım arasına gir ve cennetime gir.’ buyurmaktadır. Rabbimiz hepimizi O’nun yolunda koşarak, O’nun yolundan hiçbir zaman ayrılmayarak cennetini hak eden kullarından eylesin inşallah. İşte biz de aziz kardeşlerim bu yoldan ayrılmadan ömrümüzü tamamlamaya gayret edelim.
Bu bereketli bayram sabahında bir yandan neşe ve sevinç duyarken diğer yandan zulüm altında inleyen kardeşlerimizin acısıyla hüzünlenelim. Onların acısını, feryadını kalbimizin derinliklerinde taşıyalım. Peygamber Efendimizin (s.a.s.) bizlere emriyle, elimizden ne geliyorsa onu yapmaya gayret edelim. Dilimizden ne geliyorsa onu söylemekten çekinmeyelim ve kalbimizle her zaman Gazze’de, Filistin’deki kardeşlerimizin ve dünyanın neresinde bir mazlum varsa onların yanında yer alalım. Gazze’deki kardeşlerimiz sadece bayram sevincinden mahrum olmakla kalmıyor. Aynı zamanda dünyanın gözü önünde açlık, susuzluk ve her türlü yokluk içinde hayatta kalma mücadelesi veriyor. Zalim işgalcilerin bombaları altında can veriyor. Anne babalar, bombalar altında can veren masum evlatlarının acısıyla feryat ediyor. Gözyaşına mahkum edilen her bir Müslüman, zalimlerin elinden kurtulacağı bayram sabahını bekliyor.
Kardeşlerim!
Bize düşen, işte o mazlumların acılarını el birliğiyle dindirmek ve umutlarını diri tutmak için gayret göstermektir. Zalimlerin karşısında, mazlumların yanında yer almaya, her türlü kötülükle mücadeleye devam etmektir. Unutmayalım ki bu, hepimiz için insani, İslami ve vicdani bir sorumluluktur. Az sonra mihraptan yapacağımız duada öyle gönülden amin diyelim ki, aminlerimiz Gazzeli kardeşlerimizin kurtuluşuna, işgalci zalimlerin de kahrına vesile olsun inşallah!
Bu vesileyle başta aziz milletimiz olmak üzere tüm Müslümanların Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum. Bayramın ülkemiz, İslam alemi ve bütün insanlığa hayırlı olmasını Rabbimden diliyorum.”