Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 'İslam ve Kadın' Çalıştayının Açılışına Katıldı

11 Temmuz 2019 Perşembe
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 'İslam ve Kadın' Çalıştayının Açılışına Katıldı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Strateji Geliştirme Başkanlığı tarafından düzenlenen “İslam ve Kadın: Güncel Dini Meselelere Çözüm Odaklı Yaklaşımlar’’ çalıştayının açılışına katıldı.

 

Türkiye Diyanet Vakfı’nda gerçekleştirilen çalıştayın açış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, insanın yeryüzü serüveni aynı özden yaratılan Hz Adem ve Hz Havva ile başladığını ifade ederek, İslam’a göre kadın ve erkeğin yaratılıştan aynı değere sahip, insan ortak paydasında “eşref-i mahlûkat” olarak dünyaya gelmiş mükerrem bir varlık olduğunu söyledi.

 

Medyada olumsuzlukları sıradanlaştıran özensiz yayınların kadına bakış ve şiddet konusundaki tahribatta önemli bir etkisinin olduğuna dikkati çeken Başkan Erbaş, "Kadını metalaştıran, kapitalizmin ekran yüzü olarak kullanan ve onun insan olarak bilgi, bilim ve toplumsal hayata katkısını önemsizleştiren bir yaklaşımın kadını yok saydığı ve değersizleştirdiği açıktır ve bununla da mücadele edilmelidir" dedi.

 

Kadının onurunu ve toplumsal konumunu hedef alan, onu cinsiyeti üzerinden ayrımcılığa tabi tutan her türlü davranış, düşünce ve yaklaşımın İslam’a aykırı olduğunu vurgulayan Başkan Erbaş, “Kadına yönelik ötekileştirici eylem ve söylemlerin adalet ve merhamet peygamberinin hayatından referans bulması asla mümkün değildir. Merhameti öteleyen, insan onurunu zedeleyen ve kadını rencide eden, bütün gelenek, örf ve inanışlar hem Kur’an hem de sünnet açısından reddedilmiştir” ifadelerini kullandı.

 

“İyiliğin ve adaletin hâkim olması için çalışma vazifesi, kadının ve erkeğin ortak mükellefiyetidir”

 

Kadın ve erkeğin doğuştan getirdikleri temel haklar olarak aynı şekilde can, din, akıl, nesil, mal dokunulmazlığına sahip olduğuna işaret eden Başkan Erbaş, şunları söyledi:

 

“Kadın ve erkek için Allah katında daha değerli olmanın yegâne ölçüsü takvadır. Yani Allah’a karşı gelmekten sakınmak ve bütün boyutlarıyla sorumluluklarının gereğini yerine getirmektir. Aynı şekilde, insanın yaratılış gayesi, sorumluluğu, akıllı ve onurlu bir varlık oluşu, diğer yaratılanlardan farkı ve değerini ifade eden “halife” sıfatı kadın ve erkek için ortaktır. Dolayısıyla Allah’ın rızasına uygun biçimde dünya hayatını şekillendirme, yeryüzünde iyiliğin ve adaletin hâkim olması için çalışma vazifesi, hem kadının hem de erkeğin ortak mükellefiyetidir.”

 

Erkek ve kadının, kulluk sorumluluğu ve bunun gereği olan mükâfat ve cezada da eşit olduklarını belirten Başkan Erbaş, iffetli ve onurlu bir hayat yaşamada kadın ve erkek arasında hiçbir fark olmadığını kaydetti.

 

“Bütün peygamberler kadını onurunu ve iffetini ihlal eden yaklaşımlarla mücadele etmiştir”

 

Başkan Erbaş, Hz Muhammed’in kadın ve erkeğe dair değeri ve ölçüyü kıyamete kadar unutulmayacak biçimde en güçlü şekilde yeniden hatırlattığını ve uyguladığının altını çizerek, “Bütün peygamberler ve onların kutlu yolunu takip edenler; kadını; erkek üzerinden tanımlayan, ikinci sınıf sayan, değersizleştiren, olumsuz yorumlara konu eden, onun; haklarını, onurunu ve iffetini ihlal eden bütün tavır, davranış, tutum, düşünce ve yaklaşımlarla mücadele etmiştir. Peygamberlerin varisleri olarak bizler de insana yapılan yanlış noktasında peygamberler nasıl mücadele ettiyse bizler de mücadele edeceğiz” diye konuştu.

 

Başkan Erbaş konuşmasını şöyle sürdürdü;

 

“İslam, insanlık açısından tarihin en büyük ahlak ve hukuk inkılabını gerçekleştirmiştir”

 

Kadına ve kız çocuklarına karşı insanlık dışı muamelenin yapıldığı cahiliye toplumunun İslam’la tanışıp onu benimsedikten sonra olumsuz yerleşik algı ve uygulamaları ortadan kaldırarak kadın, erkek, birey, toplum ve insanlık açısından zihin ve hayat planında tarihin en büyük ahlak ve hukuk inkılabını gerçekleştirmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) insanlığın ufkunu aydınlatan evrensel mesajlarını bütün yeryüzüne ilan ettiği veda hutbesinde, kadınların haklarını gözetmeyi, bu hususta Allah’tan sakınmayı, kadın ve erkeklerin birbirlerinin haklarına riayet etmeleri gerektiğini Müslümanlara bir sorumluluk ve insanlığa bir ölçü olarak, açıkça beyan buyurmaktadır.

 

“Kadına karşı olumsuz bakışın temelinde manevi sorumluluğu öteleyen, parçacı ve mekanik bir yaklaşımın etkisinin olduğu aşikârdır”

 

Maalesef günümüzde din, dil, ırk, coğrafya ve sosyal statü gözetmeksizin küresel bir sorun haline gelen, kadına karşı önyargılı, ayrımcı ve olumsuz bakış ve davranışların temelinde ve yaygınlaşmasında insana dair aşkın boyutu ve manevi sorumluluğu öteleyen, parçacı ve mekanik bir yaklaşımın etkisinin olduğu da aşikârdır.

 

Son iki asırdır batı merkezli gelişen ve bütün dünyayı etkileyen söz konusu yaklaşımın da kadına bakışı, ciddi şekilde kritik ve analiz edilmeye muhtaçtır. Kadını metalaştıran, kapitalizmin ekran yüzü olarak kullanan ve onun insan olarak bilgi, bilim ve toplumsal hayata katkısını önemsizleştiren bir yaklaşımın, kadını yok saydığı ve değersizleştirdiği de açıktır ve bununla da mücadele edilmelidir. Aynı şekilde, yazılı-görsel medyada zaman zaman müşahede edilen ve olumsuzlukları sıradanlaştıran özensiz yayınların kadına bakış ve şiddet konusundaki tahribatta önemli bir etkisinin olduğu da muhakkaktır. Dolayısıyla kaynağı ve etkenleri ne olursa olsun, kadına karşı bağnazca tutumun ve saldırgan tavır içeren bütün söylem ve davranışın dışında mutedil, makul ve gerçekçi bir yaklaşımın benimsenmesi, izah edilmesi, geliştirilmesi ve kökleştirilmesi zorunludur.

 

“Yanlış algılar, doğru bilgi ve yöntemle izale edilmelidir”

 

Neticede kadın ve erkek, rakip ya da muhalif bir yaklaşımın ötesinde, birbirlerini destekleyen ve tamamlayan bireyler olarak beraberce daha huzurlu bir hayatı inşa edeceklerdir. Bunun için bütün kurumlar ve sorumluluk sahibi herkese büyük görevler düşmektedir. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve İlahiyat/İslami İlimler fakültelerimizin bu konuda öncü olması gerekmektedir. Yanlış algılar doğru bilgi ve yöntemle izale edilmelidir. Başta eğitim olmak üzere eşitlik, adalet ve hakkaniyet ölçüsünde kadınların toplumsal hayata katılımı sağlanmalı ve her açıdan kadınlarımız hak ettiği saygın konuma kavuşturulmalıdır.

 

"Her yerde kadın vaizimizin olmasını istiyoruz"

 

Diyanet İşleri Başkanlığında görevli kadın personel sayısına da değinen Başkan Erbaş, şöyle konuştu:

 

"Şu anda 23 ilimizde kadın müftü yardımcımız var. Bütün illerimizde bir kadın müftü yardımcımız olacak inşallah. Şu an itibarıyla 40 bin civarında kadın Kur'an kursu öğreticimiz var. Bunların 20-25 bin kadarı kadrolu, sözleşmeli, gerisi de fahri olarak görev yapıyorlar. Kadın vaizlerimiz var, sayıları 700 civarında. Kadın vaizlerimizin ne kadar faydalı olduğunu, bu kardeşlerimizin yapmış oldukları hizmetleri gördükçe kanaatimiz daha da çok artıyor. Sayılarını da artıracağız.

 

Biz her yerde kadın vaizimizin olmasını istiyoruz. Onların hizmetini bekleyen binlerce, milyonlarca kadınımız var. 50 kadar kadın murakıbımız var. Bunların da sayısını artıracağız inşallah. Kur'an kurslarımızın yüzde 90'ı kadın Kur'an kurslarımız. Din eğitimi alamamış, bir şekilde ihmal etmiş ya da imkan bulamamış, orta yaşlara gelmiş, hatta ileri yaşlara gelmiş kadınlarımızdan şu ana kadar bir milyona yakın öğrencimiz var Kur'an kurslarımızda. Bunu biz çok değerli buluyoruz."

 

Bir gün sürecek çalıştayda, "İslam ve Kadın Konusunda Gelişen Olumsuz Algının İyileştirilmesi ve Farkındalık", "Kadın Konusundaki Güncel Dini Meseleler" ve "Toplumun İnşasında Kadının Rolü" başlıkları ve alt başlıkları ele alınacak.

 

Çalıştaya Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Huriye Martı, Strateji Daire Başkanı Mahmut Türk, Başkanlığın kadın daire başkanları ve çeşitli üniversitelerden kadın akademisyenler katılıyor