'İftarı Beklerken'de 'İmanın hayata yansımaları' konu başlığı ele alındı...

25 Nisan 2021 Pazar
'İftarı Beklerken'de 'İmanın hayata yansımaları' konu başlığı ele alındı...

"İftarı Beklerken"de "İmanın hayata yansımaları" konu başlığı ele alındı...

Diyanet TV'nin iftar programı "İftarı Beklerken"de ramazanın coşkusu ekranlara taşınıyor.  

İftar vakti ekranlara gelen program, birbirinden değerli konu ve konuklarla; Diyanet TV'den canlı olarak yayınlanıyor.

"İftarı Beklerken" programının bu akşam ekranlara gelen bölümünde "İmanın hayata yansımaları" konu başlığı ele alındı.

Dini Yayınlar Genel Müdürü Doç. Dr. Fatih Kurt ve Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi'nin konuk olduğu programda,  "Tevhid inancı ve Allah'a iman" "Tevhidin insan perspektifine ve hayatına yansımaları" "Meleklere imanın önemi" gibi konular ele alındı.

"İmanın merkezi kalptir." diyen  Dini Yayınlar Genel Müdürü Doç. Dr. Fatih Kurt şu ifadelere yer verdi: 
 
"İmana, kalbimizde sahip olacağız.  Peygamber Efendimiz 'Kimde, şu üç özellik bulunursa imanının tadını alır.' buyuruyor.  Birincisi, Allah ve Resulunü her şeyden çok sevmek. Allah ve Resulünü her şeyden çok seveceğiz ki bu imanın tadını hissetmiş olalım. İkincisi sevdiğimizi ve kızdığımız olaylarda  Allah rızası için davranacağız. Birini severken de Allah için seveceğiz. Birine, bir kızgınlığımız varsa yine Allah için ondan uzak duracağız. İman, kalpte bu duygularla var olmalı. Sevgi ve huşuyla Cenab-ı Allah'a inanmalıyız.  Peygamberimiz, bize Cenab-ı Allah'ı anmayı, hamd etmeyi ve dilimizle de söylemeyi öğretiyor. "

Davûd-i Kayserî 'nin sözlerine işaret ederek "Alem, Cenab-ı Allah'ın varlığına ve birliğine işaret eden alametlerle doludur." diyen Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi şöyle devam etti:

" 'La ilahe illalallah' demek.  Dille tasdik edip de iman yolculuğuna çıkmak. Aslında bir müşahedeye başlıyorsunuz. Davûd-i Kayserî ' 'Alem' kelimesi, alamet kökeninden gelmektedir.' diyor. 'Alem, Cenab-ı Allah'ın varlığına ve birliğine işaret eden alametlerle doludur. Bütün kainat ve bu alem alametlerle doludur. Bu alametlerin işaret ettiği tek şey de Cenab-ı Allah'ın varlığı, birliği ve kudreti, azametidir.' diyor. İşte biz,'La ilahe illallah' deyip iman yolculuğuna çıkınca müşehade ediyoruz, bu alemi. Biz, bu müşehadeyi murakabeye çevirmeliyiz. Nefsi devreden çıkarmalıyız." 

Müslümanı güçlü kılan, Kur'an'a ve Peygamber'e bağlı olmasıdır...

Kur'an-ı Kerim'e ve Hz. Peygamber'e olan bağlılığın, Müslüman'ı güçlü kılan unsurlardan olduğuna dikkat çeken Kurt, "Peygamber Efendimiz'in bir sözü var 'Size sımsıkı sarıldığınız müddetçe, dalalete düşmeyeceğiniz iki şey bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı, diğeri onun nebisinin sünnetidir. Müslümanı güçlü kılan, inanan insanı güçlü kılan Kur'an'a ve Peygamber'e bağlı olmasıdır. Sünnetin yolundan gitmesidir." dedi.

Peygamberimiz, ensar ve muhacir arasında  bir kardeşlik kuruyor...

"Peygamberimiz, bir medeniyet kurmuştur." diyen Kurt şu ifadeleri kullandı:

"Peygamberimiz, ensar ve muhacir arasında bir kardeşlik kuruyor. Peygamber Efendimiz, ensar ve muhacir kardeşliğini  yaparken bize bir mesaj veriyor. Bugün bize sığınan insanlara Medineli Ensar gibi yürek açmamız gerektiğini hatırlatıyor ve öğretiyor. Hamd olsun millet olarak da bunu yapıyoruz."

Peygamber Efendimiz, farklı inanç mensuplarıyla nasıl beraber yaşanılabileceğini "Medine Sözleşmesi" ile bize öğretiyor...
 
Farklı inanç mensuplarıyla nasıl beraber yaşanılabileceğini 'Medine Sözleşmesi' ile Peygamber Efendimiz bize öğretiyor. Yaşamın içerisinde farklı inançlara mensup insanlarla nasıl hayatı sürdürebileceğimiz hakikat ve gerçeğini öğreten bir Nebi'nin ümmetiyiz biz.

Hz. Ebubekir gibi olmalıyız...

"Biz, Hz. Ebubekir gibi olmalıyız." diyen Kurt, Peygamber Efendimiz'in yaşantısına ve ortaya koyduğu değerlere Hz. Ebubekir gibi sarılmamız gerektiğini ifade ederek şöyle devam etti: 

"Biz Hz. Ebubekir gibi olmalıyız. Miraç hadisesinden sonra Mekkeli müşrikler Peygamber Efendimiz'in  yaşamış olduğu o hadiseye; o günkü ulaşım imkanlarıyla akıl ve sır erdiremiyorlar. Nasıl olabilir şüphesiyle, inanan insanların yanına gidip; onları inançlarından vazgeçirmeye çalışıyorlar. Hz. Ebubekir'in de yanına geliyorlar. Diyorlar ki 'Senin inandığın arkadaşın var ya o dün gece, buradan kalkıp Kudüs'e gittiğini ardından birtakım olaylar yaşadığını, peşinden de aynı gecenin sabahında  buraya geldiğini söylüyor. O kadar uzun yolu bir gecede kat ettiğini söylüyor.' Hz. Ebubekir, 'Bütün bunları O' mu anlattı?' diyor. Kendilerinden emin ve ümit içerisinde 'Evet.' diyorlar. Hz. Ebubekir cevap veriyor. 'Eğer O' anlattıysa, O'nun anlattığı doğrudur.' diyor.  'Sıddık' oluyor Hz. Ebubekir. Şimdi bizim için de Peygamber'e iman bu olmalıdır. Allah Resulünün yaşantısına,  O'nun ortaya koyduğu prensiplere ve değerlere Hz. Ebubekir gibi sarılmak. Hayatımıza taşımak olmalıdır."

"İftarı Beklerken" Necip Karakaya'nın sunumuyla ramazan ayı boyunca her gün saat 18.30'da Diyanet TV'de...