İslam Dünyasında Türkiye’nin Rolü

18 Temmuz 2018 Çarşamba
İslam Dünyasında Türkiye’nin Rolü

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Ankara’da dünyanın farklı ülkelerinden dini lider ve temsilcileri ağırlamış, İslam ülkelerinin sıkıntıları ve İslam birliği üzerine görüş alışverişinde bulunmuştu. Tunus Nahta Hareketi lideri Raşid Gannuşi’de o görüşmede Türkiye’nin İslam aleminin birliği ve Türkiye’nin öncülüğüne ilişkin önemli tespit ve açıklamalarda bulundu. İşte Gannuşu’nin altı çizilecek açıklamaları.

Gannuşi: İslam alemine büyük hizmetler yapan Türkiye bu rolünü sürdürmeli 

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, bazı islam ülkelerinin dini liderleriyle gerçekleştirdiği buluşmada islam ülkeleri arasındaki parçalanmışlığa dikkat çekmişti. “Bugün dünyanın durumuna baktığımızda 100 sene önceki parçalanmışlığımızın acılarını yaşıyoruz. Dünya haritasında müslümanlarının bulunduğu her yerde bir sıkıntı var. “

Toplantının önemli isimlerinden biri de Tunus Nahda Hareketi lideri Raşit Gannuşi’ydi. Nahda Hareketi Partisi, Tunus’ta yarım asra yaklaşan geçmişiyle ülkenin önemli siyasi oluşumlarından biri konumunda. Resmi internet sitesinde kendini "Arap Dünyasının Birliği, Filistin’in kurtuluşu bağlamında karşılıklı saygı çerçevesinde tüm halklarla iş birliği içinde çalışmayı hedef alan islami referanslı ulusal siyasi parti" olarak tanımlıyor.

Nahda Hareketi, Raşid El-Gannuşi ve Hukukçu Abdulfettah Moro tarafından 1972'de dönemin yasakçı zihniyeti yüzünden gizli bir hareket olarak kuruldu. Taraftarları özellikle gençlar arasında hızla artan Nahda Hareketi 1978'de "itticah islami" yeni islami yöneliş hareketi adını aldı. 1989'da adını "Nahda Hareketi" olarak değiştirdi ve aynı yıl bağımsız adaylarla parlamento seçimlerine katıldı. Eğitimin iyileştirilmesi ve yönetimde demokratikleşme talebiyle 1981’de başlayan öğrenci protestolarında hareketin üyelerine yönelik tutuklamalar, güvenlik tahkikatları, hapis cezaları bazı dönemler hız kesmekle birlikte 2011 devrimi'ne dek devam etti. Zeynel Abidin Bin Ali’nin iktidarı bıraktığı 14 ocak 2011 devrimi sonrasında Tunus'ta siyasi alana resmen girmiş oldu.

Tunuslu siyasetçi, düşünür ve en Nahda Hareketi lideri Raşid Gannuşi’nin islam alemi ve Türkiye’ye yönelik değerlendirmeleri çarpıcıydı. Gannuşi Diyanet İşleri Başkanlığındeki toplantı da Türkiye’nin İslam alemi üzerindeki rölüne dikkat çekti; ”İslam insan için gelmiştir. İslam alimleri toplumların sorunlarını çözmek, çözüm önermek zorundadır. Türkiyenin islam dünyasındaki hizmetlerin yüceltilmesindeki rolü çok büyük. Bundan sonra da aynı şekilde devam etmesini diliyorum. Müslümanların buna ihtiyacı var”

Raşit Gannuşi,  İslam tarihinden yola çıkarak Osmanlı'ya kadar olan dönemde İslam ve ümmet birliği adına yaşanan süreci özetledi.

”Peygamber efendimiz medine devletini inşa ettiği günden bu yana İslam ümmeti dini ve siyasi istişareler yapmak üzere bir araya gelmeye başlamıştı. Peygamberimizin Medine devletini anayasa bildirgesi ile bilinen bildirgeyle inşa ettiği gün bu bildirgenin ışığında Medine’nin siyasi hayatını düzene sokarak Yesrip’i Medine’ye dönüştürdü. Bu bildirgeyle Medine’de yaşayan farklılıklara düzen geldi. Siyasi ve sosyal ilişkileri yeni yön verildi. Zira o toplumda muhacir ve ensar, yahudi ve hristiyan farklı kabilelerden oluşurdu. O tarihten bu yana İslam ümmeti tek ümmet olarak kalabildi. Dini ve siyaseti bir arada yaşattı.”

Gannuşi, dünyadaki tüm meseleleri ümmet bakışıyla değerlendirmenin altını çizdi. Yöneticiler yanlışa düşebilir ama İslam alimlerine burada önemli görevler düşüyor dedi. Sadece Tunus’ta değil 3 kıtada Osmanlı izlerine dikkat çeken Raşid Gannuşi, Osmanlı mirasına sahip çıkılmasını istedi.

Tunus Kuzey Afrika’da Osmanlı mirasının bir parçasıdır, zira 100 yıllar boyunca osmanlı hilafeti altında islam devleti çerçevesinde kalmıştı. İslamın siyasi ve dini ilişkilerini bir arada yaşatan Osmanlı Devleti, yıkılmasına kadar ilişkiler bu şekilde devam etti. 1924 yılında Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra, Müslümanlar artık sadece gönül coğrafyasında bir araya gelebiliyorlar. Artık bunun aşılması, gerçek ve samimi bir birlikteliğin kurulması gerekiyor.”