'İslami Açıdan Salgın Hastalıklara Karşı Alınması Gereken Önlemler' Diyanet TV’de ele alındı…

23 Mart 2020 Pazartesi

'İslami Açıdan Salgın Hastalıklara Karşı Alınması Gereken Önlemler' Diyanet TV’de ele alındı…

 
Diyanet TV'de haftalık olarak ekranlara gelen 'Mizan' programında bu hafta, küresel salgın haline gelen yeni tip koronavirüsün (Covid-19) Dünya'da ve Türkiye'deki etkileri ele alınarak virüse karşı alınması gereken önlemler masaya yatırıldı.
 
Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş'in konuk olduğu programda merak edilen birçok soruya cevap verildi. Küresel salgın nedeniyle Cuma namazlarına ve cemaatle namaza ara verilmesinin dini gerekçelerinin de ele alındığı programda, küresel salgında Müslümanların üzerine düşen sorumluluklara da dikkat çekildi. 
 
Programda, 'Küresel salgın nedeniyle Cuma namazlarına ve cemaatle namaza ara verilmesinin dini gerekçeleri nelerdir?' 'Türkiye'de yaşayan Müslümanlar, salgın hastalıklar karşısında neler yapmalı?'  'Yaşanan küresel salgında ölümcül vakalar olurken hijyen ürünlerindeki fiyatlara fahiş zamlar yapmanın ve stokçuluk yapmanın dini hükümleri nedir?' sorularına cevap verildi.
 
“Yaşamın korunması ve hastalıklara karşı tedbir alınması İslam’ın temel esaslarındandır…”
 
İslam'ın koruduğu beş temel esasa değinen Dr.Ekrem Keleş, bu esasların'Dinin, Canın, Malın, Aklın, Neslin korunması' ilkeleri olduğunu ifade ederek, tüm ilkelerin 'Canın Korunması İlkesi'ne bağlı olduğuna ve koronavirüs salgınının bu ilkeyi öne çıkardığına dikkat çekti. 
 
Yaşama hakkının Allah’ın insana vermiş olduğu bir emanet olduğunu ifade eden Keleş,  'Allah, bu emaneti korumak, muhafaza etmek için
insanlara lütfediyor.Bu hayatı yaşarken de her birimiz imtihana tabi tutuluyoruz. Bu hayat bize emanettir.Öncelikle onu korumamız gerekiyor. Sağlığımızı muhafaza etmeye çalışmamız gerekiyor. Bir hastalığa yakalanırsak tedavi yollarını aramamız gerekiyor.Öncelikli olarak hastalığa yakalanmamak için elimizden gelen tedbirleri almamız gerekiyor.’ dedi.
 
Canın korunmasının Allah’ın en önemli emirlerinden biri olduğunu ifade eden Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş’in açıklamalarından öne çıkan satır başları şunlar:
 
'Müslüman sadece kendisi için değil, çevresi için de hassas davranandır…”
 
Koronavirüs salgını sebebiyle çevremizdeki insanların yaşam hakkına saygılı olmalıyız. Müslüman kendi canını nasıl koruyorsa çevresindeki insanların da canını öyle koruması gerekir. Müslümanlar sadece kendisi için değil çevresi için de hassas davranmalıdır. Müslüman bu duyarlılığa sahip olan insandır. Müslüman diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kişidir.Müslümanlar olarak çevremize karşı sorumluluklarımız var. Salgın ortamında daha duyarlı yaklaşmamız gerekir. Ailemizin ve çevremizin korunması hususunda üzerimize düşen sorumluluğu üstlenmek bir Müslüman olarak vazifemizdir.
 
“Bir hastalıkta, salgında tedavi yöntemlerini aramak Müslümanlar olarak sorumluluğumuzdur…”
 
Bir hastalıkta, salgında tedavi yöntemlerini aramak Müslümanlar olarak sorumluluğumuzdur. Koronavirüs salgını ile ilgili ülkemizdeki çalışmaları takdirle izliyoruz. Hastalığa yakalanmamamız için tedbirler almalıyız. Fakat yakalandıysak da iyileşmek için gayret göstermeliyiz.
 
'Karantina, Hz. Peygamber’in salgın durumunda tavsiye ettiği bir uygulamadır. Müslümanlar olarak buna uymalıyız…”
 
Yurt dışından gelerek karantina altına alınan vatandaşlarımız var. Hz. Peygamber'in 14 asır önce ortaya koymuş olduğu karantina
uygulamasını tavsiye etmesi, muazzam bir sünnet olarak karşımızda duruyor. 'Bir yerde bir salgın çıkarsa oraya gitmeyin. Eğer salgın çıktığını duyarsanız da oradan çıkmayın.' Hadis-i Şerif'i, bugünkü karantina uygulamasını gözler önüne seriyor. Müslümanlar olarak da karantina uygulamasına hem kendi sağlığımız hem de diğer insanların sağlığının korunması için son derece dikkat etmemiz gerekir.
 
“Tevekkül, üzerimize düşen bütün vazifeleri yerine getirdikten sonra Allah'a güvenmektir…”
 
Kaderi ve tevekkülü doğru anlamamız gerekiyor. Tevekkül, üzerimize düşen bütün vazifeleri yerine getirdikten sonra Allah'a güvenmektir. Üzerimize düşen vazifelerde herhangi bir kusur işlersek ve tevekkül ettik dersek bu tevekkül olmaz. Müslüman olarak zaten dinimizin en önemli emirlerinden biri olan temizliğimize son derece dikkat etmemiz elzemdir.
 
“Enfekte olmuş birinin, tedbirsiz davranarak bu hastalığı başka birine bulaştırması kul hakkıdır…”
 
Koronavirüsü toplu ortamlarda bulaşabilen bir hastalıktır. Hastalık bulaştıktan sonra kuluçka süresinde kişilerbu hastalığın bulaştığının farkında olamayabiliyor. Bu anlamda devletin karantina uygulamasına uyulması bir zorunluluktur. Enfekte olmuş birinin tedbirsiz davranarak bu hastalığı başka birine bulaştırması, kul hakkıdır.
 
“Cuma namazı ve vakit namazlarının toplu halde cemaatle kılınmasına ara verilmesi, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun tarihinde aldığı en zor kararlardan biridir…”
 
Dünya'daki koronavirüs salgınında Müslüman ülkeler, cemaatle namaza ara verilmesi konusunda Türkiye ile aynı kararları aldılar. Din İşleri Yüksek Kurulu'nun Cuma namazı ve vakit namazlarının toplu halde cemaatle kılınmasına ara verilmesi, Din İşleri Yüksek Kurulu'nun tarihinde aldığı en zor kararlardan biridir. Öncelikle şunu ifade etmeliyim, Din İşleri Yüksek Kurulu bu kararı alırken tamamen dini gerekçelerle ve Fıkhi argümanlarla almıştır. Toplu olarak bir araya gelinen yerlerde virüs hızlı bir şekilde yayılabiliyor. Covid-19 hastalığının yayılma riski ve risk ortamları belli,camilerimizde halıların üzerinde secde ediyoruz. Başkaları da aynı yere secde ediyor. Böylelikle, hastalığın bulaşma riski kuvvetli hale geliyor. 
 
Hastalık süratle yayılabiliyor. Din İşleri Yüksek Kurulu, toplu halde kılınan Cumanamazlarının hastalığın bulaşmasında tehdit unsuru oluşturup oluşturmadığını değerlendirdi.
 
Din İşleri Yüksek Kurulu, insanların hayatını korumak, hastalığın yayılmasını engellemek ve kul hakkına girmemek için Hz. Peygamber'in bize öğrettiği sünneti ve ilkeleri dahilinde bu kararı aldı.
 
“Asıl dindarlık, salgının baş gösterdiği bu ortamda kul hakkına girmemek için cemaate gelmemektir…”
 
Cemaatle namaza ara verilmesi,Müslümanların uyması gereken önemli bir kuraldır. Asıl dindarlık salgının baş gösterdiği bu ortamda kul hakkına girmemek için cemaate gelmemektir. Asıl dindarlık burada insanlara virüs bulaştırmamak için, virüsün bulaşacağı bir ortam oluşturmamak için Cuma namazına gelmemektir. İnşallah bu virüs geçtikten sonra cemaatle namazımızı kılacağız. Fakat şimdi bu kurallara riayet etme zamanıdır. Bu kurallara riayet etmemek vebal olur.
 
“Korona virüs salgını nedeniyle Cuma namazını kılamayan Müslüman kardeşlerimizin bir sorumluluğu yoktur…”
 
Koronavirüs salgını nedeniyle Cuma namazını kılamayanların dini açıdan herhangi bir sorumluluğu yoktur. 
 
“Tedbirlere en fazla riayet etmesi gerekenler Müslümanlar olmalıdır…”
 
Toplumsal olarak herkesin iştirak ettiği tedbirlere uymamak kul hakkına girmektir. Salgının bertaraf edilmesi için alınan tedbirlere en fazla riayet etmesi gereken Müslümanlar olmalıdır. Mümin kişi bu tedbirlere, en fazla uyan olmalıdır. Gençlere ve çocuklara örnek olmalıdır. Bu örnek davranışı ben Mümin kardeşlerimizden bekliyorum.
 
Öte yandan, cenaze namazının kılınması için vakit namazlarını beklemenin de şart olmadığını ifade eden Keleş, cenaze namazının koronavirüs salgını devam ettiği süre boyunca tedbirli bir şekilde kılınması gerektiği uyarısında bulundu.
 
“Salgın zamanında ürünlerin olduğundan yüksek fiyata satılması Müslüman şuuruna yakışmaz…”
 
Koronavirüs salgınının yaşandığı günlerde, fırsatçıların dezenfektan ürünlerini ve birtakım gıdaları fahiş fiyatlarla satmak Mümin şuuruna yakışmaz. Müslüman bencil olamaz. Bırakın karaborsacılık, fırsatçılık yapmayı, Müminin tam hayır yapma zamanıdır. Başkalarına yardım etme, yardımlaşma, kendisi kadar başkalarını da düşünme zamanıdır. Müslüman, her şeyden önce güzel ahlak sahibi olan insandır. Güzel ahlak da en az kendisi kadar başkasını düşünmeyi gerektiren bir tutum ve davranıştır. 
 
Zor zamanda ihtiyaç duyulan malzemeleri insanlarla paylaşmak, paylaşma bilincine sahip olmak önemlidir ve 'Müslüman şuuru' budur. Bu anlayış İslam'ın sadaka olarak nitelendirdiği, kulun imanındaki sadakatini gösteren anlayıştır.