''Müslümanlara Uygulanan Baskı ve Zulüm Politikaları Asla Kabul Edilemez''

24 Aralık 2018 Pazartesi
''Müslümanlara Uygulanan Baskı ve Zulüm Politikaları Asla Kabul Edilemez''

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun ev sahipliğinde düzenlenen 3. Avrasya Fetva Meclisi Toplantısı’nın sonuç bildirgesinde, Müslümanlara uygulanan baskı ve zulmün asla kabul edilemeyeceği belirtilerek, uluslararası toplum, her insanın temel hak ve özgürlüklerine kavuşması için etkin rol almaya çağırıldı.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen 3. Avrasya Fetva Meclisi Toplantısı, sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından açıklanan sonuç bildirgesinde, dünyanın değişik bölgelerinde Müslümanlara uygulanan ve yer yer soykırım boyutuna varan insanlık dışı baskı ve zulüm politikalarının asla kabul edilemeyeceği belirtilerek, “Meclisimiz, uluslararası toplumu insanlık değerlerini savunmaya ve inancı ne olursa olsun her insanın temel hak ve özgürlüklerine kavuşup bunları kullanabilmesi için etkin rol oynamaya çağırmaktadır” denildi.

Bildirgede, bazı İslam ülkelerinde devam eden iç savaş görünümündeki çatışmaların Müslümanları derinden yaraladığına ve üzdüğüne dikkat çekilerek, İslam ülkeleri yöneticilerinin bu çatışmaları sonlandırmak ve ardından yaraları sarmak için daha özel gayret sarf etmesinin dinî ve insanî bir görev olduğu vurgulandı.

“İslamofobinin ürettiği İslam karşıtı tutumlar, dünya barışına gölge düşürüyor”

İslamofobi tehlikesine de dikkat çekilen bildirge de, İslamofobi endüstrisinin ürettiği İslam karşıtı tutumların, dünya barışına gölge düşürdüğü ve Müslümanlara karşı bir nefret suçu oluşumuna da zemin hazırladığına vurgu yapılarak, bu insanlık ayıbıyla mücadelenin bütün insanlığın ortak görevi olduğu kaydedildi.

Müslüman toplumlarda fetvanın, baştan itibaren benimsenen bir usûle tabi olarak geldiğine işaret edilen bildirgede, şu ifadelere yer verildi:

“Bu bağlamda her bölgede genel olarak belli bir mezhep çerçevesi esas alınmakla birlikte gerektiğinde yine belli bir usûl doğrultusunda bütün fıkıh mirasından da istifade edilerek çözümler üretilmiştir. Fıkhî ihtilafların rahmet olduğu gerçeği, bu istifadenin esas sâiki olmuştur. Bununla birlikte özellikle günümüzde gerek bireysel gerek kurumsal düzeylerde fetva verilirken bazı yöntem yanlışları yapılmaktadır. Bunların başında konuyla ilgili özel delilleri göz ardı ederek sadece külliyât-ı şeriaya ya da küllî kaidelere dayanarak fetva vermek, fıkıh-ahlak bütünlüğünü göz ardı etmek, fıkıh mirasından rastgele seçimlerde bulunmak ve fetvanın muhtemel sonuçlarını hesaba katmamak gelmektedir.”