Avrasya İslam Şurası üye ülkelerinin katılımıyla Ankara'da Meyra Otel'de düzenlenen ‘Avrasya İslam Şurası Fetva Meclisi Kuruluş Toplantısı’yla Fetva Meclisi oluşturuldu. Oluşturulan Fetva Meclisiyle, İslam ülkeleri arasındaki görüş ayrılıkları da büyük ölçüde azaltılmış olacak. İslam dünyası açısından oldukça büyük bir öneme sahip olan Fetva Meclisinin oluşturulmasıyla İslam dünyasındaki bazı sorunlar hakkında ortak kararlar alınabilecek.
Avrasya İslam Şurası üye ülkelerinin katılımıyla gerçekleşen toplantının açış konuşmasını yapan, aynı zamanda Avrasya İslam Şurası Başkanlığını da yürüten Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, kurulan fetva meclisinin İslam dünyası için önemine işaret ederek, “Tarihi ilim mirasımızın güncellenerek bugüne taşınması bakımından, asrın meydan okumalarına cevap verme bakımından ve yeni ortaya çıkan meseleleri çözüme kavuşturma bakımından bu Fetva Meclisi son derece önemlidir” dedi.
Yirmi yıllık geçmişi olan Avrasya İslam Şurasının, İslam İşbirliği Teşkilatından sonra en çok Müslümanı bir araya getiren platform olduğuna değinen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Avrasya İslam Şurası hem ilmi, dini konularda hem de gönül coğrafyamızın dini istikrarı, barış ve selameti için ne kadar önemli olduğu her türlü izahtan varestedir” diye konuştu.
Fetva Meclisinin, İslam aleminin içinden geçtiği süreçler dikkate alınarak ve İslam dünyasında yaşanan fetva kargaşasını önlemek için ortak bir fetva Meclisi oluşturmanın İslam alemine faydalı olacağı kararıyla kurulduğunu belirten Başkan Görmez, toplantının açış konuşmasında şu ifadeleri kullandı;
“İslam ilim mirasını kendi çağına ve gelecek kuşaklara aktarmak her alimin vazifesidir…”
Bir çağda yaşayan bütün alimlerin üzerinde farzı kifaye olabilecek üç büyük vazife vardır. Birinci vazife, İslam ilim mirasını güncelleyerek kendi çağına ve gelecek kuşaklara aktarma vazifesi. Hz. Peygamberin mirasını bugüne taşımak bu çağın alimlerinin üzerinde farzı kifayedir. Alimler aynı zamanda ilim sahibi olmakla Allah'a bu sözü vermiş oluyorlar. İkinci vazife, asrın İslam’a yönelik bütün meydan okumalarına karşı koymak; ilim, hikmet ve marifetle karşı koyarak engellemek. Üçüncüsü ise bu asırda ortaya çıkan yeni problemlerin Kur’an ve Sünnet süzgecinden geçirilerek Kuran’a ve Sünnet’e göre çözüme kavuşturulması alimlerin vazifesidir. Bu çağda bütün alimler olarak bu üç vazifeyi eda konusunda eksiklerimiz var.
“Fetvaya ehil olmayan insanların sosyal medya marifetiyle insanları dalalete sevk etmeye başlaması bu Fetva Meclisinin kurulmasını zaruri kıldı…”
İlim mirasımızı, fetva ve içtihat mirasımızı Kur’an ve Sünnet mirasımızı bugüne taşıma konusunda zaafa düştük. Çağın meydan okumalarına karşı problemler yaşadık ve çok daha büyük problemler ortaya çıktı. Yeni ortaya çıkan meseleleri de İslam’ın usulüne uygun olarak çözüme kavuşturulması noktasında da zayıf kaldık. Daha sonra bir fetva kargaşası ortaya çıktı. Fetvaya ehil olmayan insanların sosyal medya marifetiyle Müfti kesilerek insanları dalalete sevk etmeye başladığına hep birlikte şahit oluyoruz. Kişisel fetvaların artık bir değer kazanmayacağı yönünde kanaatler ortaya çıktı. Bu yüzden alimlerin bir araya gelerek ilimlerini, hikmetlerini birleştirerek Fetva Meclisleri oluşturması, farklı alanlarda ilim adamlarının bir araya gelerek meseleleri müzakere etmeleri zorunluluk haline gelmiştir. Avrasya İslam Şurası bu yüzden Fetva Meclisinin oluşturulmasına karar verdi.
“Asırlar önce üretilmiş çözümler bize ışık tutmakla birlikte, yaşanılan çağ dikkate alınmadan aynen bugüne taşınması fetva olamaz…”
‘Fetva’ kelimesi ‘feta’ den gelir. ‘Genç’ demektir. Fetva, gençtir, yenidir ve güçlüdür. Fetva ile Feta arasındaki ilişkiyi İbni Manzur şöyle ifade eder, ‘Beyanı müşkül olan bir meseleyi fetvayı veren şahıs gençleştirir ve onu güçlü bir gence dönüştürür’ Buna baktığımız zaman asırlar önce üretilmiş çözümler bize ışık tutmakla birlikte, çağı dikkate almadan, beş-on asırlık mesafeyi dikkate almadan aynen bugüne taşımanın fetva olamayacağı sözlük manasından dahi açık ve net olarak anlaşılmaktadır. Elbette geçmiş mirasımızın her satırı, her cümlesi bizim için kıymetlidir. Ancak geçmiş mirasımızda verilen fetvaları güncellemeden bugünü dikkate almadan bugüne taşıdığımızda ne kadar sorunlarla karşılaştığımızı hepimiz görüyoruz. Böyle yapmakla hem tarihi mirasımızı güncelleyerek bugüne taşıma konusunda hem asrın meydan okumalarına cevap verme konusunda hem de yeni ortaya çıkan meseleleri halletme konusunda bu vazifeleri yerine getirmiş olmayız.
“Kuran'ın ve Sünnetin bütünlüğü yok sayılarak, fetva verilmesi bugün İslam aleminin içine düştüğü kargaşaların sebeplerinden biridir…”
Bugün fetva konusunda yaşanan en büyük kargaşa usulsüzlük problemidir. Bilhassa gönül coğrafyamızda fetva konusunda yaşadığımız sorun, sorunların çözümünde tıbba başvurmak yerine eczaneye gidilip rastgele ilaç seçmeye benzer. O ilaç tedavi etmez. Kuran'ın ve Sünnetin bütünlüğü yok sayılarak, Kur’an ve Sünnet arasındaki ilişki ve bütünlük yok sayılarak, Kur’an ile İslam ile hayat arasındaki ilişki yok sayılarak, akılla vahiy arasındaki ilişki yok sayılarak fetva verilmesi bugün İslam aleminin içine düştüğü kargaşaların sebeplerinden biridir. Bunun farkında olmalıyız.
“Hadis ve Fıkıh mirasımızı birlikte ele alarak meseleleri bugüne taşıma gibi bir zorunluluğumuz var…”
Usul çerçevesinde Hadis ve Fıkıh mirasımızı birlikte ele alarak, usulü fıkıh mirasımızı çok iyi tetkik ederek, usulü fıkıh mirasımızı bugüne taşıyarak meseleleri günümüze taşıma gibi bir zorunluluğumuz var. Aksi halde içine girdiğimiz sorunlar bizi kuşatmaya devam eder. İslam ahkamı, Ahkam-ı Kazaiye ve Ahkam-ı Diyaniye diye ikiye ayrılmıştır. Ahkam-ı Diyaniye aynı zamanda fetva kısmını teşkil eder. Ahkam-ı Diyaniye, kul ile Rabbi arasındaki meseleler. Ahkam-ı Kazaiye kul ile kullar arasındaki ahkamı hükme bağlar. Ancak yaşadığımız ülkelerin yönetimlerini de dikkate aldığımızda kullar arasındaki pek çok mesele de size gelmektedir. Bilhassa bu konularda verilebilecek yanlış bir karar o ülkelerin dini istikrarını ortadan kaldırabilir. O ülkede kargaşaya, anarşi ve terörün doğmasına yol açabilir.
“Müslümanların çoğunluk olarak yaşadığı ülkelerle azınlık olarak yaşadığı ülkelerde verilen fetvalar arasındaki aynılıklar pek çok sorunun ortaya çıkmasına yol açıyor…”
Müslümanların azınlık olarak yaşadığı ülkelerde çok daha büyük sıkıntılar olduğunu biliyoruz. Müslümanların hakim çoğunluk olarak yaşadığı ülkelerde verilen fetvalarla Müslümanların azınlık olarak yaşadığı ülkelerde verilen fetvalar arasındaki aynılıklar pek çok sorunun ortaya çıkmasına yol açıyor. Halbuki biz her ülkeyi biricik kabul ederek, her ülkenin yaşadıklarını dikkate alarak vermek zorundayız. Fetva verilirken müstefdinin yaşadığı ülkesi, şehri sorulmadan fetva verilemeyeceği yönünde bir görüş vardır. İslam dünyasında verilen fetvaların diyelim ki, Pasifik Asya'da yüz Müslümanın yaşadığı bir ülkeye taşındığı zaman ne tür sorunlarla karşılaşıldığını görmemiz lazım.
Başkan Görmez, kurulan Fetva Meclisinin diğer uluslararası Fetva Meclisleriyle irtibatının sağlanarak daha genişletilmiş toplantılarla fetva kargaşasının önüne geçilmesi gerektiğini vurguladı.
Fetva Meclisinin oluşturulduğu, İcra Heyetinin teşkil edildiği ve Fetva Meclisinin çalışma usulünün belirlendiği toplantıya, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri ve Avrasya İslam Şurası üye ülkeleri katıldı.