İyiliğin yeryüzüne yayılmasına ihtiyacımız olduğu bu dönemde Türkiye Diyanet Vakfı bir kez daha iyiliği ödüllendirdi. Vakıf, 135 ülkeden seçtiği 7 iyilik hikayesini ödüllendirdi. Ödül alanlar arasında, bir çocuğun acısını dindirmek için kilometrelerce yol gidip tedavi gerçekleştirenlerin, ensar olma bilincini yayanların ve bir çocuğu güldürmek için çabalayanların hikâyeleri yer alıyor.
Türkiye Diyanet Vakfı, 2. Uluslararası İyilik Ödüllerini geçtiğimiz hafta sahipleriyle buluşturdu. 135 ülkeden bin 100 hikaye arasından seçilen 7 fedakarlık ve hayır öyküsü, zor bir zamandan geçen dünya için umut ışığı oldu. Afrika’ya yardım etmek için ömrünü feda eden sudan eski cumhurbaşkanı Ez-Zeheb bunlardan biriydi.
Sudan cumhurbaşkanı; "Bu ödüle beni layık gördükleri için Türkiye’ye, Diyanet İşleri Başkanlığına ve Türkiye Diyanet Vakfına teşekkür ediyorum. Afrika bir çok anlamda iyiliğe ve insani yardıma ihtiyaç duymakta. Munazzama Ad-Dawa Al-İslamiyye 40 yıldır afrika için bir sosyal yardım hareketi olarak faaliyet gösteriyor. Bu iyilik ödülü faaliyetlerimizin diğer kıtalara yayılması için de son derece önemli."
Tıp fakültesi öğrencileri Övgü Sinem Buğan, Yüsra Betül Medik ve Kübra İlicepınar, kronik hastalıklarla mücadele eden çocukların dileklerini yerine getirmek için seferber olmuş, çalışmalarını “Leyladan Sonra Hareketi” diye adlandırmıştı… onlar da iyilik ödülü alanlar arasındaydı.
"Bayram sabahı onkoloji servisini ziyaretimiz sırasında leylayla tanıştık. Leylanın hayali arkadan sürmeli bisikletlerdendi. Ama projenin adını belirlemeye çalışırken aşamalar ne şekilde olsun derken ne yazık ki bir gün Leylanın vefat ettiği haberini aldık annesinden. Daha fazla vakit kaybetmemeliyiz deyip Leyladan Sonra ismiyle başladık projemize. Şu an Türkiye çapında 29 tane tıp fakültesindeyiz. 1500 kadar gönüllü tıp öğrencisi çalışmakta ve 1400 kadar çocuğumuzun hayalinin gerçekleşmesi için aracı olduk."
Bir kadın doktor Cemile Mahmut ise, savaş alanlarında bile iyilikten vazgeçmemek gerektiğinin en güzel örneğiydi. Cemile Mahmud; "Ben bir doktorum. Savaş ve afet bölgelerinde görev yapıyorum. Göreve giderken o acı tablodaki insanların yerine kendimi koydum. Ben yaralı haldeyken bir doktor beklerdim. Bir kadın olarak da kadın doktor gelmesini beklerdim. Bir müslüman, bir kadın ve bir doktor olarak ben de bu motivasyonla oradaki bölgelere yardıma gidiyorum. Ben ırak’ta yaralandım. Maalesef bu sık sık sahada karşılaştığımız bir durum. Özellikle kadınların savaş ahlakının olmamasıyla ilgili bir durum bölgelerinde mağduriyetleri çok yoğun olmakta, kadınların bu mağduriyetini gidermek için çok uğraşıyoruz."