Yavuz Ünal Cami Planlama Projesini Değerlendirdi

24 Mart 2017 Cuma

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yavuz Ünal, camilere ilişkin planlama ve tasarım projesini Diyanet Televizyonu ekranlarında aktardı. Gündem programına katılan Ünal Asr-ı Saadet'ten örneklerle camilerin gerçek misyonunu ifade etti. Camileri hayatın merkezine taşımak için neler yapılacağını anlattı.

Yavuz Ünal: “Cami dediğimiz şey sadece namaz kılmak için düşünülen bir yer değil. Cami kendi başına bir kültürdür.”

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yavuz Ünal, Diyanet Televizyo'nunda yayınlanan Gündem programına konuk oldu. Camilerin hayatın merkezine taşınması için geliştirilen “Cami planlama ve tasarımı projesi”ni değerlendirdi.

Yavuz Ünal: “Yeryüzünün tamamında ibadet edilebilir. Ama cami cem eden yerdir. Sosyal yalnızlığınızı ortadan kaldıran, sizi bir güvence altına alan, kardeşlik hukukunun güçlendiği, bir birey olarak sizin fark edildiğiniz, sıkıntınızın fark edildiği ve kardeşleriniz tarafından sıkıntınızın giderildiği bir mekan işlevi üstleniyor.”

Ünal; Projeyle camilerin toplumun bütün kesimlerine hitap edebilir hale gelmesini amaçladıklarını ifade etti.

“Bayan da tıpkı erkek gibi Allah’ın hitabına muhatap olan varlık. Allah’ın evi, Kabe'nin şubesi olarak inşa ettiğiniz binada bir katmanı yok sayıyorsunuz. 8 milyon civarında engelli kardeşimiz var. Hem erişimini, hem de rahatlıkla gelip burada ibadet edip huzur bulabileceği mekân oluşturma hususunda imkân oluşturulmaması.”

Ünal, camilerin sadece namaz kılma mekânı olmadığını vurguladı; Asr-ı Saadetten örneklerle camilerin asıl misyonunu anlattı.

“Hz. Peygamber Mescid-i Nebevi'yi yaptığında Mescid-i Nebevi'nin birden çok fonksiyonu var. Bunların içerisinde gelen elçilerin kabul edilmesi de var, bunların içerisinde sohbette var, halkın sorunlarının istişare edildiği bir mekân olma vasfı da var.”

Cami planlama ve tasarımı proje üst kuruluna da başkanlık eden Yavuz Ünal, camilerin medeniyetle birlikte gösterdiği gelişmeye de dikkat çekti.

Ünal: “Namaza bir çağrı olarak ezan okunması gerekiyor, bunun için Bilal-i Habeşi’nin yüksek bir yere çıkarak sesini duyurmasını sağlamak. O yüksek yer minare geleneğini doğuruyor. Kendine özgü bir mimari doğuruyor. Bugün bir kente girdiğinizde sizi ilk karşılayan minarenin şerefesi karşılar.”